CLOSE

Suggested:

    AŞK HAYATIN GÜLÜMSEYEN YÜZÜDÜR

    AŞK HAYATIN GÜLÜMSEYEN YÜZÜDÜR

     AŞK HAYATIN GÜLÜMSEYEN YÜZÜDÜR Ahmet Hamdi TANPINAR:”Aşk hayatın içimizde gülümseyen yüzüdür.” diyor HUZUR romanında. Evet, hayatın içimizde gülümseyen yüzüydü aşk ve biz, çoktandır gülümseyen yüzümüzü yitirmiş bir hayatı yaşıyor; böyle bir hayatı terennüm ediyoruz. Eksiğimizi aramak için yollara düşmek yerine yollara eksiğimizle düşmeye razı oluyoruz. Hiç bir menzile ulaşamayışımız; menzillerin ırağında, Kaf Dağı’nın ardında kalışımız bundandır. İçimizde eksikliğini yaşadığımız aydınlık dışımızdan da apaçık görülüyor. Yüzümüz asık, sözlerimiz baldıran zehiri ve gönül kırmaya mütemayil dolaşıyoruz hayatın orta yerinde. İçimiz gülümsemediği için yüzümüz asık, içimizin yoksulluğundan gönül zenginliğinin ne anlama geldiğinin farkında değiliz. Yani yoksul bir hayat sürüyoruz, düpedüz sürünüyoruz aslında. Adına yaşamak dediğimiz şey acıtıyor bizi. Sızılar içindeyiz. Sızımızı giderecek su aşk, yani hayatın içimize gülümseyen yüzü; ama biz bunun farkında değiliz. Farkında olmadığımız şey kendimiziz aslında. Çünkü aşkın en insan tarafımız olduğunu bilmiyoruz.  İçimiz yoksullaştıkça içlenmemiz, bu yoksulluktan ve yüreğimizi esir alan katılıktan irkilmemiz gerekirken tam tersini yapıyoruz.”AŞKI OLMAYAN GÖNÜL/MİSALİ TAŞA BENZER.” deyip haykırsa da Yunus Emre beyhude. Her şeye ve herkese sağırız. Ve sağırlımız önce içimizden gelen sese. Aslında çığlık çığlığa sızlıyor yüreğimiz, içimizdeki eksiklikten tir tir titriyor bedenimiz. Ve biz sızılarımızı ve titremelerimizi gizleyerek, yüreğimizin çığlıkların işitmeyerek ıskalıyoruz hayatı. Böylece gizlediğimiz şey biraz da gizlendiğimiz şeye dönüşüyor. Sıradanlığın içinde gizleniyoruz, sıradanlığa övgüler düzüyoruz.  Biz gizlendikçe ve razı oldukça sıradan bir yaşama olağanca hoyratlığıyla taarruz ediyor işgalciler. İsmet ÖZEL’in deyişiyle “Aşklarımız ve inançlarımız işgal altında” ve düşlerimiz işgal korkusundan kâbusa dönüşmüşken yaşamak zor oluyor. Ve zor oluyor, yaşamı güneşli bir bahar olarak tanımlamak. İçimizdeki aydınlığın eksikliği, hüzzam bir mevsimde dondurulmuş film karesine çeviriyor hayatımızı.  “Mevsimlerin bitmez noktasındayım Yağmurlarım kesildi Yağmalandı sevi sözlerim”

    deyip haykırsak da kimseler, kimsecikler duymuyor bu çığlığı. Zaten herkesin kör ve sağır olduğu bir çağda kim kimi duyuyor ki? İçi eksikliğe, sözü anlamsızlığa mahkûm edilmiş herkesin. “Aşk, hayatın içimizde gülümseyen yüzüdür.” ve haklıdır Ahmet Hamdi TANPINAR. İçimize dönmeli, içimizin gülümseyen yüzünü yüzümüze taşımalıyız. Hummalı baharlar görmeliler yüzümüze bakanlar; bir bahar düşüyle uykuya dalmalı, sardunyalı sabahlara uyanmalılar sözümüzü duyanlar. İşgal edilmiş bir yürek ve istilaya uğramış bir hayat hiç de insani değil. Hüznümüze sebep işgalcilerin kahkahalarıdır. HAYATIN İÇİMİZDE GÜLÜMSEYEN YÜZÜNE YANİ AŞKA SARILMALI VE ONUNLA DİRENMELİYİZ TÜM İŞGALLERE

    ZEYYAT ŞAHİN