CLOSE

Suggested:

    AYNI KIŞLAKTAYIZ AYRI KIŞLARDAYIZ

    AYNI KIŞLAKTAYIZ AYRI KIŞLARDAYIZ

     

    “Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız   Ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla”

       diyor İsmet Özel. Gerçekten de başkalarının hayatı, başkalarının aşkları ve başkalarının hınçları işgal etmiş hayatımızı. Ve biz başkalarının düşlerini görüyoruz geceleri, başkalarının kavgalarına kılıç sallıyoruz gündüzleri. Bu yüzden de tanımı yanlış, anlamı anlamsız bir hayat sürüyoruz. Hayatta hep sürünüyoruz. Ayağa kalkmamıza izin vermiyorlar; çünkü kalkarsak olup bitenleri görmemizden, bizi süründürenleri tanımamızdan korkuyorlar.

       Başkalarının hayatını hayatımız, başkalarının aşklarını aşklarımız ve başkalarının kavgalarını kavgamız sandığımız sanal bir dünyada kıvranıyoruz. Bu sanal dünyayı inşa edenler devamı için de her daim taarruzdalar. İşe taarruz silahlarını sevdirmekle başlıyorlar. Silahları çok tanıdık aslında: Televizyon, radyo, sinema, müzik, futbol… Ve biz bu silahları neredeyse tutkuyla seviyoruz. Cellâdına âşık olan ve onun elinden ölmeyi en büyük bahtiyarlık sayan masal kahramanı gencecik kızlara benziyoruz.

       İsmet Özel yazının başındaki şiire şöyle devam ediyor:

     

    “Düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz   Siz gidin artık

      Düşman değil dediklerinde   Anlaşılıyor baştan beri bütün yenik düşenlerle   Aynı kışlaktaymışız.”

     

       Evet, aynı kışlakta olduğumuz insanların farkında değiliz. Aynı kışlakta ayrı kışlar yaşıyoruz. Birbirimizin sıcaklığını çalarak başkalarının sevdaları ve hınçları uğruna birbirimizi üşütüyoruz. Aynı kışlakta olduğumuz, aynı toprakta doğduğumuz ve aynı türkülerle ağladığımız yekdiğerinden çalıyoruz sıcaklığını. Onu ve kendimizi sert kışlara terk ediyoruz.    Afganistan dağlarında soğuktan, Irak çöllerinde bombalardan ve Anadolu bozkırlarında hastalıklardan ölen çocuklar aynı kışlağın çocuklarıdır. Sert kışlardan, bombalardan ve virüslerden korunabilmelerinin yolu birbirine dayanmaktan geçiyor. Yani aynı kışlakta olduklarını keşfetmekten.

       Aynı kışlakta olduğumuzu fark ettiğimizde kendi aşkımız ve kendi hıncımız da sürüldüğü sürgünlüklerden geri dönüp yüreğimizdeki tahtına kurulacaktır. İşte o zaman kışlaklar yemyeşil vadilere, zemheriler yaza dönüşecek hayatımızda. Çocukların bedenlerindeki titreme, yaşlıların gözündeki seğirme dinecek. Asya’nın uçsuz bucaksız ve ıssız stepleri, çölleri yeniden keşfedecek kendi türküsünü.

       Bütün yenik düşenlerin aynı kışlakta olduğumuzu fark ettiğimizde, Doğu’nun büyük aşkları ve bu aşkların büyük şairleri nazlı salınışlarla boy gösterecek ortalıkta. Sürekli batıya akan yoksul insanların değil; Batı’nın ve bütün dünyanın aktığı bir coğrafyaya dönüşecek bu topraklar. Yeniden ve yine aydınlığın merkezi olacak Asya.

     

    “Sızıyı gideren su

      Suyun sızladığını kimseler bilmez”

     

       diyor İsmet Özel. Suyun sızladığının, iyi şeylere susamışlığımızın fark edilmesi için bilmemiz gereken basit: Aynı kışlaktaysak, aynı kaderi paylaşmak, aynı sevdayı taşımak, kavgada aynı safta olmak zorundayız.

       Doğunun yüzyıllar süren uzun kışından baharlara doğru dolu dizgin koşmalı, koşmalı ve koşmalıyız.