CLOSE

Suggested:

    Bardağın dolu tarafını görebilmek

    Bardağın dolu tarafını görebilmek

    Farklı alanlarda uzmanlaşmış bazı isimler zaman zaman basına İnternet ile alakalı beyanatlar vererek enteresan eleştirilerde bulunuyorlar. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda bir akademisyen literatürde ‘digitaldivide’ olarak bilinen dijital bölünme ile ilgili güncel TUİK verilerine istinaden ülkemizi bekleyen ciddi bir risk olarak dijital eşitsizlik konusunda ulusal basına beyanatta bulunmuştu. Bu konuda yıllardır çalışmalarda bulunan bir akademisyen olarak geçmiş verilere bakmadan sadece tek bir kaynağın son verilerinden hareketle kesin çıkarımlarda bulunmanın hatalı olduğunu düşünüyorum. Hatırladığım kadarıyla 2004 yılından beri TUİK hane halkı bilgi teknolojileri kullanımı üzerine araştırma bulgularını yayınlıyor ve ilk yıllarda yer alan bazı eksiklikleri akademik çalışmalarımda eleştirmiştim.

    Cinsiyete, gelire, yaşa bağlı ya da bölgesel vb. gruplar arasında İnternet başta olmak üzere bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımı açısından farklılıklar olması oldukça doğal bir durum ve bu durum ülkeler arasında olduğu gibi en gelişmiş ülkelerin kırsal ve kentsel bölgeleri arasında bile yaşanmaktadır. Burada önemli olan bu eşitsizliğin belirli bir seviyenin üzerinde olmamasıdır ki bu konuda hem ülkemizde hem de dünya çapında sadece devletler değil pek çok kuruluş tarafından ciddi çalışmalar gerçekleştiriliyor. Kaldı ki farklı demografik gruplar arasındaki uçurumu doğru olarak değerlendirebilmek için en güncel verileri tek başına değil geçmiş verilerle birlikte değerlendirmek gerekiyor. Bu bağlamda İnternet erişimi ve cep telefonu kullanımı gibi alanlarda geçmişten günümüze gelen istatistiksel veriler bir arada incelendiğinde dijital bölünme devam etse de aradaki makasın daraldığı da gözlenecektir.

     
    Gerçekte sadece verilere bakarak kesin çıkarımlarda bulunmak yerine sokaktaki durumu gözlemlemek bile bir akademisyen için çok ciddi doneler sağlayabilecektir. Örneğin, büyük bir kısmınızın fark etmiş olabileceği gibi son yıllarda belirli bir yaş grubunun üzerindeki kesimin akıllı telefon fobisini üzerinden atması sonucu Facebook başta olmak üzere sosyal ağ kullanımında artış yaşandığı biliniyor. Bu konuda geçmiş aylarda Facebook’un kendi verilerinden yararlanarak köşemde okurları bilgilendirmiştim. 

    Geçtiğimiz günlerde yerel basında yer alan bir haberde 2016’nın ilk çeyrek verilerine göre ülkemizdeki İnternet erişim hızının dünya ortalamasına göre yavaş olduğuna ve durumun pek iç açıcı olmadığına dair bir uzman yorumu dikkatimi çekti. İlgili araştırma şirketinin 2016’nın son çeyreğine ait en güncel raporunu indirerek verilere göz attıktan sonra haberde yer alan verilere göre ülkemizin yıl içerisinde kısmen daha iyi bir konumda olduğunu gördüm.  Sıralamadaki yerimiz ya da bağlantı hızları gibi detaylarla okuyucuların kafasını bulandırmak yerine şöyle bir değerlendirmeyi doğru buluyorum:

    Ülkemiz son 30 yılda çok ciddi bir şekilde sadece bilişim değil pek çok alanda altyapı yatırımlarına yönelik yatırımlarda bulunuyor. Gelişmiş ekonomilerde uzun yıllar önce tamamlanan kanalizasyon, ulaşım, iletişim, enerji vb. altyapılarına ilişkin ülkemizde eş zamanlı olarak pek çok kentte halen  çalışmalar sürerken aynı zamanda en güncel bilgi ve iletişim teknolojilerini ülkemizin hizmetine sunmak kolay bir olay değildir.

    Bu bağlamda her türlü eksikliğe rağmen yıkıcı eleştiriler yapmak yerine yapıcı eleştirilerle gelişim sürecini desteklemekle mükellef olduğumuza inanıyorum. İnternet hızımızın toplam nüfusu İstanbul kadar olan bir İskandinav ülkesi ile karşılaştırılması asla doğru olamaz. Hakeza, İnternet’in doğduğu ABD’de bile halen bazı bölgelere İnternet götürülemediği için bu alanda kendi çözümlerini oluşturmaya çalışan Google ve Facebook gibi kuruluşlar çalışmalarına devam ederken bizde henüz elektrik ve su götürülemeyen köylerde İnternet erişilemediği için dijital bölünmenin gelecekte ciddi bir risk teşkil edeceğini öngörmek ne kadar sağlıklıdır, yorumuna sizlere bırakıyorum!

    Sevgiyle Kalın!