CLOSE

Suggested:

    Birileri beni “partili” olarak görmeyi çok arzu ediyor..

    Birileri beni “partili” olarak görmeyi çok arzu ediyor..

     Bugün bir kez daha “kendime dönük” bir yazı yazacağım..

    Aslında ucundan-kıyısından, bazen de tam göbeğinden “siyasete dair” yazdıklarımda çok şey söylüyorum..

    Çoğu kişi yazdıklarımı “olduğu gibi” görmek yerine, “kendi anlayışı” doğrultusunda algılıyor..

    Bazıları sadece “belaltı” vurmakla kalmıyor, neredeyse “neyi yazacağıma” bile karar veriyor..

    “Niye hep CHP’yi yazıyorsun, AKP’yi de yazsana” diyor mesela..

    Şu anda bir “iktidar” değil, bir “muhalefet sorunu” olduğundan bile habersiz, benim de sorunlu olan yere neşter vurmaya çalıştığımı bile göremiyor..

    Bu yazının bir nedeni de, işte “bu anlayışı” açıklığa kavuşturmak..

    BUYURGAN VE HIRÇIN

    Dünya değişiyor, gelişiyor..

    Türkiye’de bazı şeyler –maalesef- hiç değişmiyor..

    Özellikle “siyasetçilerimiz” 60 yıl önce nasılsa şimdi de aynılar..

    Tam bir “kavgacı” yapıları var..

    Dilleri de öyle..

    İktidara kim gelirse gelsin “buyurgan”laşıyor..

    Muhalefet ise daima “hırçın”..

    Sağcısı-solcusu-ortacısı bir araya gelmiyor, “hadi gelin ülkenin şu sorununu birlikte çözelim” demiyor..

    Belki  dedirtmeyenler var, kimbilir..

    “Adalet”i sağlamanın yeri TBMM iken, bunu sokaklarda arayarak gerginlik yaratma gayreti içinde olan bir “anamuhalefet” var, düşünebiliyor musunuz?

    Böylesine “kavgacı” siyasetçilerle bu ülke nereye gider, doğrusu çok merak ediyorum..

    İŞTE BEN BUYUM

    Siyasete girmişken..

    Yazdığım yazılar nedeniyle benim “siyasi” yönümü merak edenler de var, kafalarına göre bir yere oturtanlar da..

    CHP’lilere göre ben bir Ak Parti’liyim..

    Ak Parti’lilere göre “kendilerinden biri” değilim..

    Ben yazdıkça öyle tanımlamalar yapıldı ve yapılıyor ki..

    Çoğuna ben de şaşırıyorum..

    Sağcı-faşist oldum, ilerici ve gerici oldum..

    Komünist diyenler de vardı..

    Kimi “dinci” dedi, kimi “dinsiz”..

    Birileri beni bir “partili” olarak görmeyi çok arzu etti..

    Hatta değişik partilerden “meclis üyeliği” teklifleri bile yapıldı..

    Bütün bunları yaşadıkça..

    Aslında “tam da olmak istediğim yerde” olduğumu görüyorum..

    49 yıldır mesleğimdeki o “idealist” ruhu hiç kaybetmedim..

    Öğrencilik dönemlerimden bu yana hiçbir siyasi görüş, hiçbir parti, hiçbir ideoloji beni “esir” alamadı..

    Hepsinden “kendimce” doğru olanları aldım, kullandım, alıp-kullanmaya da devam ediyorum..

    Ben “partilerüstü” biriyim..

    Hepsine kuşbakışı bakar, doğrusunu gördüğümde “doğru yapıyor” derim, yanlışını gördüğümde “yanlış yapıyor” diye eleştiririm..

    İşini iyi yapacağına inandığım kişiyi överim, işini ciddiye almayanı da yazılarımla döverim..

    Bu yüzden sevenim de çok, sevmeyenim de..

    Bence her “gazeteci” böyle olmalı..

    AVANTAJI ÇOK FAZLA

    Böyle olmanın çok büyük bir avantajı var..

    Hiçkimseyle “organik” ya da “inorganik” bir bağ kurmak zorunda kalmıyorsunuz..

    Özellikle “duygusal(!)” yakınlaşmalar yaşamıyorsunuz..

    Bu size “dünyanın en zengini sizmişsiniz” hissi veriyor..

    Yollarda, kaldırımlarda “dimdik” yürümenin keyfi var ya..

    Anlatılmaz, yaşanır..

    Bunu dünyanın bütün paraları bile satın alamaz, böyle bir keyif sağlayamaz..

    BENCE “HİSSE”NİZİ ALIN

    Ne istiyorum biliyor musunuz?

    Bu yazdıklarım..

    Özellikle bu mesleğe gönül vermiş genç arkadaşlarıma bir şeyler anlatsın..

    Önlerinde çok kötü örnekler var..

    Hepsinden kendilerine bir ders çıkarmaları beni ziyadesiyle sevindirir..

    Umarım, meslek idealistliklerini asla kaybetmezler..

    Umarım..