“Hocam, yazılarınızı takip ediyorum, sosyal medyadan neden hoşlanmıyorsunuz?” diye sordu, odama gelen bir öğrenci.
“Öyle mi yorumluyorsunuz yazdıklarımı?” diye soracak oldum ama sözümü tamamlamaya fırsat vermeden asıl bombayı patlattı:
“Özellikle de selfie’den nefret ediyorsunuz…”
Uzun süredir yazılarımın odak noktasını sosyal medya bağımlılığı, kişisel verilerin korunması ve bilgi kirliliği gibi konular oluşturunca böyle bir eleştirinin gelmesine çok fazla şaşırmadım.
Yine de merak edip baktım, en son üç ay önce eleştirmişim özçekim bağımlılığını… ve o yazıda kişisel görüşlerimi değil, sadece özçekime bağlı kaza ve ölüm istatistiklerini paylaşmışım!
Fransız arkeolog Quatremère de Quincy iki asır önce “İnsan yalandan korktuğu kadar hakikatten de korkar.” sözü ile özetliyor aslında içinde bulunduğumuz durumu…
Tıpkı ölüm gibi, bazı gerçeklerin farkında olmamıza rağmen görmezden gelmek hayatımızı kolaylaştırıyor… ya da öyle sanıyoruz!
Sigara paketlerinin üzerinde yazı ve görsellerle kullanıcılar sigaranın zararlarına karşı uyarılır.Amma velakin sigaranın zararlarını en iyi bilmesi gereken hekimleri bile hastanelerin kapısında sigara içerken görürüz!
Alkollü içeceklerin zararını herkes bilir, ancak alkolden uzak durmanın neredeyse tek makul gerekçesi dini sebeplerdir!
Fast-food olarak adlandırılan ürünlerin obezite ile ilişkisi aşikâr olduğu halde çocuklarımızı malum restoran zincirlerine kendi ellerimizle götürmekte beis görmeyiz!
Öyleyse, sosyal medyayı da bu kadar kafaya takmamak lazım…
Ne zarar gelebilir ki, hiç bi’şey olmaz!