CLOSE

Suggested:

    ‘Dil’imizin ırzına geçiyorlar..

    ‘Dil’imizin ırzına geçiyorlar..

    Böyle bir “başlık”la 2014 yılında da yine dilimizi konu alan bir yazı yazmıştım..

    Bugün, yeri geldi, konuya bir kez daha gireceğim..

    YABANCI İSİMLERİ KALDIRIN

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın statlarda kullanılan “arena” isminin değiştirilmesi için önce “nazik” bir uyarı yaptı..

    Kimse üzerine alınmadı..

    Oysa, bir Cumhurbaşkanı’nın uyarısı-isteği aslında “emir” olarak algılanmalı ve gereği yapılmalıdır..

    Baktı umursayan yok, “Türkçe’yi korumak, bu milletin kendi dilinden uzaklaşmasını önlemek” için bu defa “talimat” vermek zorunda kaldı..

    Futbol Federasyonu artık gereğini yapacaktır..

    Ve bunun ardından Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) kendi projelerinde kullandığı yabancı isimleri değiştirme konusunda da harekete geçti..

    Ve GYO yetkilileri düzenledikleri toplantıda konut projelerinde “Türkçe isimlere” dönüşün adımlarını atmak için bir araya geldiler..

    “Kendi dilimizi kullanma” konusunda görüş birliğine vardılar..

    Eminim, bunun arkası gelecektir..

    “TÜRKÇE”Yİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYIN

    “Kendi dilimize sahip çıkmak” konusunda, çok vahim bir durumumuz daha var..

    Turistik kentler başta olmak üzere, illerden köylere kadar nereye gitseniz, “Türkçe” tabela görmeniz pek mümkün değil..

    Her gün gözler önünde olan bu “tabela terörü”nü anlatmak bile insana acı veriyor..

    Gidin Batı’ya, örneğin İngiltere’ye, Fransa’ya Almanya’ya veya İtalya’ya, hatta Arap ülkelerine..

    Tabelalarında “kendi öz dilleri”nden başka hiçbir yabancı dili göremezsiniz..

    Hatta bir bilim konferansında Fransız profesör “İngilizce” konuşma yapınca, Fransa Cumhurbaşkanı “niye Fransızca sunum yapmadı” diye salonu terketmişti..

    Batı, dil konusunda bu kadar “milli” hareket ediyor..

    Bizi de “özenti” yönlendiriyor..

    “Kendi dillerine sahip çıkan ülkelerde” otel ve lokantalar dahil bütün mekanların adı kesinlikle kendi dillerinde yazılı, hemen kenarında küçük bir şekilde satılan ürün ya da hizmeti belirten yabancı kelimeler var, o kadar..

    Biz ise, sadece yabancı kelimeleri kullanmakla yetinmiyoruz, kendi dilimizdeki sözcüklere bile anlaşılmaz “ek”ler yaparak “yabancı süsü” veriyoruz..

    Olacak şey değil..

    Bu, “dilimizin ırzına geçmek” değil de nedir söyler misiniz?

    Bu konuda esnaf ve işadamı takımı ile belediye başkanları gereken hassasiyeti hiç göstermiyor..

    Ama, Erdoğan’ın talimatından sonra “kendi dilimize sahip çıkma” konusunda gereken yapılacaktır..

    Buna inanıyorum..

    HER ÜLKENİN “RESMİ DİLİ” OLUR

    “Atatürk” konusunda birçok tavır ve tutumlarını doğru bulmadığım Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, “Türkçe’ye sahip çıkmak Türkiye’ye sahip çıkmaktır” şeklinde ortaya koyduğu düşünceye yürekten katılıyorum..

    Bir ülkenin “resmi” bir dili olur ve bu dil “en doğru” şekliyle kullanılmalıdır..

    Ama maalesef, ülkemiz bu konuda çok fazla duyarsız..

    Dil; bir toplum için son derece önemli ve etkili bir araçtır..

    Dilini kaybetmiş bir millet, “milli benliğini-değerlerini-özünü, daha doğrusu her şeyini” kaybetmiş demektir..

    Dil, duygu ve düşünceyi insana aktaran bir araç olduğu gibi, insan topluluklarının bir yığın ve kitle olmaktan kurtaran, aralarında ''duygu ve düşünce birliği' olan bir millet” haline getiren en önemli kültürel değerdir..

    Dili yok ettiğiniz, bozduğunuz takdirde “milli ruh ve kültür” diye bir şey kalmaz..

    Bu nedenle dili korumak, “koruyucu tedbirler” almak çok önemlidir..

    “Türkçe isimler kullanın demek Erdoğan’ın işi mi” diyenlere de bir cevaptır bu..

    AH O “YAZAR-ÇİZER TAKIMI”

    Bir de ülkemizde “Türkçe”yi kullanmayı bile bilmeyen bir “yazar-çizer” takımı var..

    Aman Allah’ım, neredeyse takım halinde Türk diliyle “toplu seks” yapıyorlar..

    O “giriş-gelişme-sonuç” kuralını hiçe saydıklarını bir kenara koyalım..

    Ama “dilbilgisi” kurallarına uymamaları ve de kafalarına göre “kelime” üretmeleri olacak şey değil..

    Hele bir de “dahi” anlamına gelen “de-da” eklerini kullanmayı bilmemeleri var ki, yazıları görünce çıldırmamak işten değil..

    Bu arkadaşlar, hem Türkçe’yi kullanma konusunda “yetersiz”ler, hem de “anlaşılması zor kelimeler üreterek” radikal çözüm ürettiklerini söylüyorlar..

    Böyle bir şey olur mu?

    Yazar-çizer takımı, “yazım hatası yapmaması gereken, üstelik her kesim tarafından anlaşılabilir kelime ve cümleler kuran” topluma örnek kişilerdir..

    Ya da –en azından- öyle olmalılar..

    “DİLDE BİRLİK” BAĞIMSIZLIKTIR

    Soruyorum şimdi..

    “Dilde birlik” sağlayamayan ülkelerin “bağımsız” olabilme ihtimali var mıdır?

    Ben dilimizin bu kadar “ırzına geçilmesini” ibret ve üzüntüyle izliyorum..

    Cumhurbaşkanı Erdoğan da üzüntüyle izlediği böyle bir durumdan ülkeyi kurtarmaya çalışıyor işte..

    Bence siz de üzülün..

    Belki bu üzüntüyü gidermek için siz de elinizden geleni yaparsınız..

    Umarım..