"Mars’a roket göndermek Gazze’ye bir şey göndermek ya da oradan çıkarmaktan daha kolay."
Nasa’ya çalışan Gazzeli mühendis Loay Elbasyouni anne ve babasını Gazze’den çıkarmaya çalışırken bu cümleleri sarf etmişti. Zira Alman vatandaşı olan ve Almanya’da yaşayan anne ve babası ziyaret için Gazze’ye gitmiş, savaş başlayınca da orada mahsur kalmışlardı. Loay Elbasyouni ABD ve Almanya’dan ailesini çıkarmaları için yardım istedi ancak bir karşılık göremedi. Daha sonra Türkiye’den destek istedi ve MİT devreye girdi. Loay Elbasyoni’nin ailesi MİT’in film gibi operasyonuyla Gazze Şeridi’nden çıkabildi.
İsrail , işgali ve ambargosu Filistinli aileleri göçe zorluyor
Elbasyouni ailesinin hikayesi aslında İsrail’in yıllardır Filistin’i işgali ve Filistinlileri dünyanın dört bir yanına göçe zorladığının bir başka versiyonu. Babası Mohammed Elbasyouni Gazze Şeridi’nin önde gelen cerrahlarından biriydi. Uzun yıllar Almanya’da çalıştı, Loay Elbasyouni de Almanya’da dünyaya geldi. Ancak aile daha sonra memleketlerine dönmeye karar verdi.
Loay Elbasyouni beş yaşındayken aile Gazze Şeridi’ne döndü. Baba Mohammed Elbasyonu Gazze’nin en büyük hastanesi olan Şifa hastanesinde başhekim olarak görev yaptı. Loay Elbasyouni üniversiteye kadar Gazze Şeridi’nde okudu. 2000 yılında ABD’ye gitti ve mühendislik eğitimi aldı. Bu arada Gazze Şeridi İsrail ablukası altına girdi. Loay Elbasyouni vatanına dönemedi, ailesi de Gazze’den çıkamadı. 12 yıl görüşemediler.
Aile evlatlarının özlemine dayanamadı ve onunla görüşebilmek için daha önce yaşadıkları Almanya’ya taşındı. Loay Elbasyouni ABD’de, anne ve babası Almanya’da, erkek kardeşi Hasan Elbasyouni ise Türkiye’deydi. Her biri yaşadığı ülkenin vatandaşlığını aldı. Farklı ülkelerde yaşıyor senede bir ya da birkaç kez görüşebiliyorlardı.
69 yaşındaki Anne Alya Elbasyouni ve 76 yaşındaki baba Mohammed Elbasyouni memleketleri Gazze Şeridi’ni özledi, akraba ziyareti için yazın memleketlerine gittiler. Birkaç ay kalıp döneceklerdi. Ancak 7 Ekim saldırıları sonrası İsrail’in yoğun bombardımanları sonucu yaşlı çift Gazze Şeridi’nde mahsur kaldı. Loay Elbasyouni ailesi için endişelenmeye başladı.
"Daha savaşın ikinci günü babama bu sefer her şeyin çok kötü olacağını, hemen çıkmaları gerektiğini söyledim. Ama babam ‘hayır iki haftaya biter’ dedi. Gazze’den çıkmak istemedi. Annem ve babam Alman vatandaşı olduğu için Alman yetkililerden, onların isimlerini Refah’tan çıkabilecekler listesine yazdırmalarını istedim. Bize uzun süre yardım etmediler. Ancak 45 gün sonra isimlerini Refah sınır kapısından çıkacaklar listesine yazdırabildiler."
"Almanya yardım etmedi"
Bu sefer Gazze ile Refah arasındaki yol ciddi tahribata uğramıştı. Baba Mohammed Elbasyouni rahatsızlıkları nedeniyle yürüyecek durumda değildi. Gazze Şeridi ile Refah arasındaki yol çok hasar almış, ulaşım kesilmişti. Onları bir ambulansın Refah sınırına götürmesi gerekiyordu. Ama ambulans bulmak imkansızdı. Üstelik İsrail ambulansları da hedef alıyordu. Loay Elbasyouni yine Almanya’dan yardım istedi.
"Alman hükümeti talep ederse İsrail ambulansa izin verebilecekti. Ancak Almanya yardım etmedi. Türk dışişleri ile irtibata geçtik. Onlar bir ambulans ayarladılar."
"Yarım saat mesafedeki Refah’a gitmemiz 3 gün sürdü"
Anne Alya Elbasyouni Gazze’den çıkabileceklerine hiç inanmadıklarını söylüyor. Ambulans kendilerini almaya geldiğinde ise birçok duyguyu aynı anda yaşadığını ifade ediyor:
"Kapı çaldı ve ambulansın bizi götüreceğini evden ayrılmak için beş dakikamız olduğunu söylediler. O an hem şaşırdım hem sevindim hem de üzüldüm. Akrabalarımla, kardeşlerimle, arkadaşlarımla vedalaşamadığım için çok ağladım. Ambulans bizi götürürken İsrail askerleri ambulansı vurdu. O an çok korktum, şehadet getirdim ve dua ettim. Öleceğimizi düşündüm. Ambulans şoförü şehit oldu. Şifa hastanesine geri dönmek zorunda kaldık. Geceyi orada geçirdik. Ertesi gün tekrar yola çıktık. 6 saat bir kontrol noktasında durdurulduk. Teker teker indik araçtan. İsrail askerleri yanımıza geldiler. Kimlik kartlarımızı aldılar. İsimlerimizi söylediler. Çok korktuk. Tekrar orada silah sesleri duyduk. Çocuklar ağlıyorlardı. Tuvalet yoktu. Zor bir yolculuk oldu. Yarım saat mesafedeki Refah’a gitmemiz 3 gün sürdü. Hava çok soğuktu. Yollar kötüydü. Bombalamalardan dolayı harap olmuştu araç zor ilerliyordu."
Ambulans onları Refah sınırına getirdi. Mısır tarafında Türk yetkililer onları karşıladı ve Kahire’ye doğru yola çıktılar. Büyükelçilikte bir süre ağırlandıktan sonra yaşlı çift İstanbul’a ulaştı.
Bombalar altında 127 gün
Anne Alya Elbasyouni İsrail’in Gazze’de işlediği soykırımdan canlı olarak çıkmayı başarabildiklerine inanamıyordu.
"Saldırlar başladığında evimizin balkonunda kahve içiyorduk. Füze seslerini duyduk. Ama biz havai fişek atılıyor sandık. Böyle bir savaş olabileceğini düşünmedik. Zaten savaşın bu kadar uzun süreceğini de hiç düşünmedik. Beyt Hanun’daki evimizden çıktık. Eşimin Gazze’deki kliniğine gittik. Bizle beraber daha güvenli olduğunu düşündükleri için 20’den fazla kişi klinikte kaldı. Ama çok kalabalıktık. Çocuklar çok korkuyorlardı, sürekli ağlıyorlardı. Sonra savaş gün geçtikçe daha da yoğunlaştı."
İsrail askerlerinin tanklarla etraflarını çevirdiklerin anlatan Alya Elbasyouni, özellikle o üç gün çok korktuklarını anlatıyor:
"Tanklar Gazze ye kadar geldiğinde birkaç gün etrafımızı çevirdiler, bizi ablukaya aldılar. Tanklar bizim kliniğin çok yakınına kadar gelmişti. Sürekli bombalıyorlar ateş ediyorlardı. İnsansız hava araçları sürekli tepemizdeydi. Üç gün hiç uyuyamadık. Kapıyı açamadık korkumuzdan."
"Evimizi yıkacaklarını ve enkaz altında şehit olacağımızı düşündüm"
Savaşın ilerleyen günlerinde yemek bulmakta zorlandıklarını anlatan Alya ElBasyouni, en zorlandığı zamanın ise eşi hastalandığında yaşadığını anlattı.
"İlk günler yemek için epey bir şeyler almıştık. Ama sonra her şey bitti. Elektrik yok, ekmek yok, su yok, gaz yok… Suyumuz azaldı. Eşim rahatsız olduğu için ben su içmeyi bıraktım o içsin diye. Bombalar altında ateş yakarak yemek yapmaya çalıştık. Çok yakından geliyordu bomba ve silah sesleri. Biz o halde hayatta kalmaya çalıştık. En zor zaman ise eşimin hasta olduğu zamandı. Kimse yardım edemedi. Çok korktum. Şehit olacağını düşündüm. Sürekli dua ettim. Her an bizi öldüreceklerini düşündüm. Evimizi yıkacaklarını ve enkaz altında öleceğimizi düşündüm."
Baba Muhammed Elbasyouni Gazze’nin harap olduğunu ve herkesin çok acı çektiğini, Elbasyouni vatanından bu şekilde çıkmanın kendisini çok üzdüğünü anlattı.
"İlk başlarda savaşın bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Bu savaş tamamen sivil binaları, tarım arazilerini, ağaçları hedef alıyordu. Gazze Şeridi’ndeki yolların ve binaların yüzde 90’ı yıkılmış zarar görmüştü. Gazze’den bu şekilde çıkmak beni çok üzdü. Vatanımı böyle bırakmak istemezdim. Bütün dünya İsrail’i küçücük Gazze’yi yıkmaları için yardım ediyor. Bu inanılır gibi değil."
Yıllar önce Gazze’deki Şifa hastanesinde başhekim olarak çalışan baba Elbasyouni, hastanenin durumunu anlatırken gözyaşlarını tutamadı:
"Şifa hastanesi Gazze’deki en büyük hastaneydi. Yerde şehitler, yaralılar yatıyor. İnsanlar hep yerde yatıyorlardı. Kimse kimseye yardım edemiyordu. İnsanlar orası güvenli diye geliyorlardı ama hastaneyi bile vurdular. Bir felaket yaşandı Gazze’de… Çok arkadaşım öldü."
Loay Albasyouni, anne ve babasını kurtaran Türkiye’ye minnettar olduğunu ifade etti:
"Annemlerin çıkmasında yardımcı olan herkese minnettarım. Büyükelçilik ve MİTsürekli benimle irtibattaydılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yönetimindeki herkese çok teşekkür ederim."