CLOSE

Suggested:

    İş dünyası.. Zihniyet.. Ve iki çocuk parkı..

    İş dünyası.. Zihniyet.. Ve iki çocuk parkı..

    Dün sabah, ziyaretimize gelen işadamı arkadaşlarımızla sohbetimizde daldan dala atladık..

    İlginizi çekeceğini sandığım bu sohbeti sizlere özetlemek istiyorum..

    Alacağınız çok fazla “hisse” olacak..

    1- NASIL OLSA BANKA VAR

    Piyasa’nın çektiği sıkıntı konuşulurken, “olağanüstü günlerde olağan bir piyasa beklemek kadar abes bir şey olabilir mi” diye sorduk birbirimize..

    İşadamı arkadaşım, “olağan zamanlarda da durum pek farklı değil, hesapsız iş yapmaya kalkıyor, zora düşüyor, ardından da ‘nerde bu devlet’ diye bağırıyor, kendi suçunu başkalarına yüklemeye çalışıyor” dedi..

    Ve buna şöyle bir açıklama getirdi:

    “İşadamlığına soyunan biri, en başta borçla bu işlerin dönmeyeceğini iyi bilmeli..

    Nasıl ki, 3-5 yılda olabilecek belki hiç olmayacak bir kaza için sigorta-kasko yaptırıyorsak, SERMAYE de işadamının sigortası/kaskosudur..

    İş yaparken, bugünkü gibi riskli günleri düşünecek ve hesabını/hazırlığını buna göre yapacak..

    Yeterli sermayesi yoksa, iş yapmaya soyunmayacak..

    ‘Nasıl olsa bankalar var’ dediği anda da, çöküşü başlamış olur..

    İşte örneklerini görüyoruz..

    Bankalar para veriyor diye; 20 bin liralık araç yerine 120 bin liralık araca biniyor, eşi arkadaşlarından aşağı kalmamak için istediği pahalı mekanlardan ev alıyor, 3-4 bin liralık telefon kullanıyor, çocuklarına ve eşine de pahalı telefon ve araba alıyor, yılda birkaç gün gidebildiği halde bir de yazlık alıyor..

    Sonra?

    Piyasa azıcık sallandı mı, başlıyor dökülmeye ve ‘bittik, nerede bu devlet’ diye bağırmaya?

    Devletin ne suçu var?

    Devran hep böyle dönecek diye lüks içinde yaşarsan, riskli günler yaşanacağını hiç düşünmezsen, bankaların kölesi olursun..

    Ötesini söylemeye gerek var mı?”

    Peki, bu işadamı arkadaşıma itirazı olan var mı?

    2-  TELEFERİK VE “ZİHNİYET”

    Sonra konu belediyelere, gelecek seçimlerde kimin Büyükşehir’e aday olacağına derken, insanların “zihniyet” sorununa geldi..

    Niye “zihniyet sorunu” diyorum?

    Bunu sohbetimizde geçen bir ifadeyle söyleyeyim;

    “Adam gayet güzel yapılmış bir köprülü-tünelli kavşaktan geçerken, ‘helal olsun yapana, çok iyi olmuş’ diyor, teşekkür ediyor, yani bu hizmetten duyduğu memnuniyeti ortaya koyuyor, ama ardından da, ‘kimbilir kaç para götürdü bu işten’ diye düşünüyor.. Oy verirken de hizmeti yapana değil karşı tarafa oy veriyor.. Bu nasıl bir zihniyettir, anlamak mümkün değil..”

    Anlayanınız var mı?

    Bu “zihniyet sorunu”na bir örnek de “Tünektepe Teleferiği”dir..

    Biliyorsunuz, 4 Şubat günü Büyükşehir Başkanı Menderes Türel, yapımı biten teleferik için Tünektepe’de düzenlediği basın toplantısına gazetecileri teleferikle taşımış, geçtiğimiz cumartesi günü de Başbakan Binali Yıldırım tarafından “resmi açılışı” yapılmıştı..

    Türel o toplantısında, “Köprülü kavşak yaptığım zaman 'Karayolları yaptı' diyenler, bu hizmete de ‘hava yolları yaptı’ diye bir yaklaşım gösterebilirler” dediği için CHP’li İl Genel Meclis eski üyeleri tepki göstermişti..

    Hatta, “bu teleferik İl Özel İdaresi’nindir ama Türel sahip çıkıyor” diyerek Türel’i itibarsızlaştırmaya, hizmeti de “CHP’liler yaptı” demeye kadar getirdiler işi..

    İl Genel Meclisi’nde sadece CHP’li üyeler mi vardı?

    Oysa Türel o basın toplantısında, “projenin İl Özel İdaresi’ne ait olduğunu, fakat sadece yüzde 5’lik fiziki bir ilerleme kaydedilebildiğini, yatırımın uzun bir süre durdurulduğunu, Başkan seçilir seçilmez konuyla ilgili çalışmaları ve ihaleyi yaparak teleferiği yapmanın ve hizmete sokmanın kendilerine nasip olduğunu” söylemişti..

    İl Özel İdaresi’ni reddetmedi..

    Ama CHP’liler, “Türel ve Ak Parti prim kazanmasın” diye kamuoyunun kafasını karıştırabilme gayreti içine girdiler..

    Hiç değişmiyorlar, hiç gelişmiyorlar maalesef..

    Ve ülkemizde bu “zihniyet sorunu”na bir türlü çare bulunamıyor..

    Ve aynı sorun, “referandum” konusunda da aynen devam ediyor..

    3- İKİ ÇOCUK PARKININ FARKI

    Belediyeler park yaparlar, bunu da halka ücretsiz sunarlar..

    Ancak, “çok özel parklar” bazen bunun dışında tutulabilir..

    Örneğin Muratpaşa Belediyesi’nin “Teneffüs Parkı” ile Büyükşehir’in “Zıp Zıp Parkı” gibi..

    Sohbetimizde arkadaşımız, “evet ikisi de çocuk parkı, ama aralarında dağlar kadar fark var” diyerek, bu ‘FARK’ı şöyle özetledi:

    “Teneffüs Park açık alanda olduğu için yazın sıcak kışın soğuk havada, çocukların hastalanma riski çok yüksek..

    Parka girerken hem çocuklar için, hem de refakatçi için ücret alınıyor..

    Parkı belirli bir kira bedeli üzerinden Muratpaşa Belediye Meclis üyeleri işletiyor ve para kazanıyor..

    Zıp Zıp Park’ta ise durum çok farklı..

    Kapalı alanda olduğu için yazın serinletilen kışın ısıtılan ortamda çocukların hasta olma riski çok düşük..

    Parka girerken sadece çocuklar için ücret alınıyor, refakatçiye ücretsiz..

    Parkı belediye şirketi işlettiği için, elde edilen gelir belediyeye kalıyor ve halka hizmet için kullanılıyor..”

    Farkı farkettiniz değil mi?

    “GEYİK MUHABBETİ” OLMASIN

    Dünkü sohbetimiz elbette bunlarla sınırlı değildi..

    “Geyik muhabbeti” yapmak yerine, sorunlara karşı bir fikir alışverişi şeklinde geçen böyle “dolu dolu” sohbetler yapmak gerekir..

    Kakara-kikiri ile boşa vakit harcayıp, ardından bu ülkeyi kurtarmaya soyunanların sayısı çok fazla..

    Tercihi size bırakıyorum..