CLOSE

Suggested:

    Yeter, bu tuzaklara düşmeyelim artık..

    Yeter, bu tuzaklara düşmeyelim artık..

    Dün Antalya’da, hatta Türkiye’nin birçok yerinde yine “teröre lanet” mitingleri yapıldı..

    Teröristlerin ve terör destekçilerinin istedikleri yerine getirildi..

    Nasıl mı?

    Bunu sizlere bir kez daha anlatmak zorundayım..

    AMAÇLARI BELLİ

    Biz halk olarak;

    1- Bu tür “teröre lanet toplantıları” yaparken..

    2- Sosyal medyada “teröre nefret kusan paylaşımlar”la hükümeti/devleti suçlarken..

    Onlar, purolarından bir nefes daha çekerken viskisini yudumlayıp, “bunlar bizi amacımıza taşıyor” diye büyük bir keyifle seyrediyor..

    Gazete ve televizyonlarımız da, bu tabloya en büyük hizmeti veriyor..

    Bunu defalarca yazdım, defalarca anlattım..

    Onlar bizim feryatlarımızı duymak, korkularımızı hissetmek, nefretimizi kullanmak istiyorlar..

    Niye sürekli olarak ekmeklerine yağ sürmeye devam ediyorsunuz?

    Amaçları belli..

    1- Bizleri bezdirmek, kabullenme katsayımızı arttırmak ve direncimizi kırarak, “kendi ayakları üzerinde durma yolunda ilerleyen” Türkiye’nin önünü kesmek..

    2- Bunun için de, 14 yıldır Türk halkının güvenini kazanmış bir iktidarı yok edip, en büyük engeli ortadan kaldırmak..

    3- Osmanlı’nın gerileme devrinden bu yana “sömürdükleri” bu topraklarda “bağımsız bir ülke”nin var olmasını engellemek..

    Bunları göremiyor musunuz?

    Yedi düvel bir adamı “her anlamda yok etmek için” niye bu kadar büyük bir uğraş veriyor, anlayamıyor musunuz?

    “2007’de IMF ile ilişkilerimizi kestiğimiz günden bu yana artan terör olayları” ve ardından peşpeşe gelen siyasi ve ekonomik darbe teşebbüsleri size hiç mi bir şey anlatmıyor?

    PAYLAŞIMLARA BAKIN

    Sosyal medyadaki şu tür paylaşımların hepsi teröre/teröriste hizmet ediyor:

    “Allah'ım, huzur içinde yaşamayı bize çok mu gördün?

    Millet olarak çok mu günah işledik de bir bedel ödüyoruz?

    Bir acı bitmeden bir başka acı başlıyor, ateş artık düştüğü yeri değil, tüm milleti yakıyor...”

    (Eyyüp Aydın)

    *

    “Farkında mısınız?

    Birer birer değil, onar onar öldürüyorlar bizi..

    6 günde 60 şehit..

    Onurlu bir CHP üyesi olarak, terör bahanesi ile AKP&MHP'ne kuyruk olmayacağım..”

    (Mehmet Altındağ)

    *

    "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil..

    Bu nasıl bir karanlık, nasıl bir çaresizlik, nasıl bir acı... neyin savaşı, kazananı kim?

    Acaba haftaya, yarın ya da az sonra hangimiz yanacak?”

    (Meral Aksu)

    *

    “Apo'yu, teröristleri bize verin, aylarca işkence yapıp yayınlayalım!

    Yaşarken ölmek nedir gösterelim..

    Milim milim serum verip öldürmeyelim ki, aylarca kurtlanana kadar, derisini milim milim yüzene ve tüm uzuvlarını gün gün kesip bitirene kadar yaşasın!

    Bakın bakalım böylesine korkak şerefsizler bir daha cesaret edebiliyor mu?”

    (Banu Barlas)

    İŞTE BUNU İSTİYORLAR

    Kini-nefreti-ayrıştırıcılığı ve kışkırtıcılığı görüyor musunuz?

    İşte bunu istiyorlar..

    “Halk arasında yöneticilere karşı kin/nefret artsın, hükümete olan güven azalsın/itibarsızlaşsın, böylece keskin bölünmeler olsun ve bu da iç çatışmalara dönüşsün, böylece ülke hep zayıf kalsın ve kucağımıza otursun..”

    Peki, teröre karşı tepkimizi göstermeyelim mi?

    Aklı başında bütün insanlar, zaten teröre ve teröriste karşı (doğal olarak) tepkilidir..

    Susması, bu tür paylaşımlarda bulunmaması, “teröre lanet” mitinglerine katılmaması, o insanın “terörü kabullendiğini” göstermez..

    Soğukkanlı olup, terör olaylarını görmezden geldiğimiz gün..

    “En büyük ve en önemli besin kaynaklarını” kesmiş oluruz ve teröristleri mağlup edebiliriz..

    Bugüne kadar her şeyi denedik, bir de bunu denesek ne kaybederiz?

    OYUN ÇOK AÇIK

    50 yıla yakındır devam eden, 2007’den bu yana şiddetini ve eylemini arttıran terör belasından kurtulmak kolay olmayacak, bunu biliyorum..

    Ama bir ve birlik olduğumuz sürece onlar da asla kazanamazlar, siz de bunu bilin..

    Ve şunu da gözardı etmeyin;

    2003’te başlayan “bağımsızlık hareketi” Erdoğan’ın “IMF’siz devam kararı” ve ekonomideki yönetime damgasını vurmaya başlaması ile bir “bağımsızlık savaşı”na dönüştü..

    Türkiye’nin ayağa kalkışı, dikilişi, 200 yıllık finansal esaretten kurtuluşu başladı..

    Gezi olayları, 17-25 Aralık yargı darbesi denemesi, 15 Temmuz kalkışma-fiziki işgal denemesi, ekonomik-finansal saldırılar ve son olarak ortaya çıkan “şehirlere yönelik terör”..

    Oyun çok açık..

    Yeter, bu tuzaklara düşmeyelim artık..