CLOSE

Suggested:

    Çok değerli bir araştırmacı-yazarımız olan Yılmaz Dikbaş, sosyal medyada bir yazı paylaşarak “Kemal Kılıçdaroğlu için söylediğim sözler” nedeniyle beni eleştirmiş..

    Bugün sevgili Dikbaş’a bunun cevabını vermek zorundayım..

    Ve Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye Genel Başkan olma ve sonraki süreç konusunda araştırmalarını “biraz daha derinleştirmesini” tavsiye ediyorum..

    YANSIZLIKTAN SAPMAK

    Kendisini “Kemalist” olarak tanımlayan Sevgili Yılmaz Dikbaş..

    Benimle birçok TV programına katıldığını, bu programlarda “çok yansız” davrandığımı belirtip, “benim yakından görüp bildiğim yansız ve demokrat tavrınızdan sapmış olduğunuzu gerçekten üzülerek gördüm” demiş..

    “Yansız tavrımdan niye sapmışım” biliyor musunuz?

    Hemen her konuşmasında FETÖ’ye ve PKK’nın siyasi izdüşümü HDP’ye sahip çıkan biri için başka nasıl bir “tanımlama” yapılabilir, lütfen siz söyleyin..

    Her seçimde HDP’nin barajı geçip TBMM’ye girmesi için kendi partisinin bile oy kaybetmesini kabullenen birine ne söylenebilir, lütfen siz söyleyin..

    Daha iki gün önce HDP ile birlik olup teröristler lehine slogan atılan mitinge ortak olan birine ne denir, lütfen siz söyleyin..

    Eğer (bu ülkede 50 yıla yakındır kan döken ve hala dökmeye devam eden) teröre ve teröre destek verenlere karşı çıkmak, onları bu topluma anlatmak “yansızlıktan sapmak” ise, evet ben “yansızlıktan sapmış bir gazeteciyim”..

    Ama bunu Dikbaş gibi “üzülerek” değil, “gururla” söylüyorum..

    KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR

    Sevgili Dikbaş devam ediyor:

    “CHP’yi eleştirenlerin başında gelenlerden biri olduğumu siz de çok iyi biliyorsunuz. 

    ‘ATATÜRKÇÜLER YENİLDİ’ adlı kitabımın bir bölümünü CHP’ye ayırmıştım. 

    Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, CHP yöneticilerinin ALTI OK ilkelerinden ayrılmış olduklarını, milletvekili adaylarını saptarken cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk karşıtlarına yer verdiklerini belgeleriyle ortaya koyup eleştirmiştim. 

    Yapmış olduğum tüm eleştiriler bugün için de geçerlidir.”

    Gördüğünüz gibi..

    Dikbaş, “Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticilerinin milletvekili adaylarını saptarken cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk karşıtlarına yer verdiklerini belgeleriyle ortaya koyduğunu” itiraf ediyor..

    “Cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk karşıtları” kimler?

    Ak Parti’liler mi?

    Hayır..

    Öyle olsaydı, CHP bunları “aday” olarak saptamazdı..

    Öyleyse kim bu “cumhuriyet ilkeleri ve Atatürk karşıtları”?

    Sevgili Dikbaş’ın tarifine göre;

    Yine CHP’nin içinde yer alan, vatanını-milletini sevmeyen, Atatürk’ü önemsemeyen, Cumhuriyet ilkelerine karşı çıkan kişiler..

    Terör ya da terörizm, “siyasal, dinsel ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere, resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımını” ifade eden terimdir..

    “Her türlü şiddet” içinde, “psikolojik şiddet” de var..

    CHP’nin içinde ya da dışında, “resmi yönetime ve cumhuriyet ilkelerine karşı olanlar, teröristlerin siyasi kanadıyla işbirliği yapanlar” bu tanımlamaya girmiyor mu?

    Onları parti içinde tutan Genel Başkan, onları koruyup/kollamış olmuyor mu?

    Buna rağmen..

    Sevgili Dikbaş, yazısının devamında diyor ki:

    “ CHP’yi çok eleştirdim, düşüncem aynen devam ediyor..

    Ama hiçbir zaman, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘terörist yanlısı, insanları geren ve ayrıştıran’ bir kişi olarak görmedim, görmüyorum, aklımın ucundan bile geçmedi, geçmiyor!”

    Buyrun, kendisine cevabı siz verin..

    Sevgili Dikbaş bu noktada yazdıklarıyla çelişkiye düşmüş olmuyor mu?

    Kendisini tanımasam, “Kılıçdaroğlu’nun gözüne girmeye çalışıyor galiba” diyeceğim.. 

    Ama, sevgili Dikbaş’ın kesinlikle öyle “siyasi çıkarcı” bir yönü yoktur..

    Diyeceğini açık-seçik söyler..

    “TÜRKİYE BATSIN” MI?

    Sevgili Dikbaş’ın paylaştığı yazı oldukça uzun..

    Ben, “özel bir bölümü” aktardım sizlere..

    Ve “suçlama”ya bir cevap vermeliydim..

    Bugüne kadar..

    Ne yazılarımda ne de TV programlarında..

    Hiçkimseyi “benimle aynı düşüncede ol” diye zorlamadım/zorlamıyorum..

    Benimle aynı düşüncede olmayanları ötekileştirip “düşman/hasım” olarak görmedim/görmüyorum..

    Herkesin inancına, ideolojisine, giyim-kuşamına saygı gösterdim/gösteriyorum..

    Yani, “demokrat tavrım” hiç değişmedi..

    Ama konu “vatan” olunca, çok şey değişiyor..

    Çünkü..

    İçimizde, “Tayyip gitsin de isterse Türkiye batsın” diyebilecek kadar “demokrasiye ve vatanına düşman, sevgi ve saygıdan yoksun, kindar, bencil” olanlar var..

    İşte sevgili Dikbaş’ın asıl “bu duyguyu” araştırıp yazmasını isterim..

    … 

    BU DA BENİM TERCİHİM

    Evet itiraf ediyorum, -sevgili Dikbaş’ın dediği gibi- “yansız” tavrımdan saptım..

    İçimizdeki hainleri, ötekileştirenleri, gerginlikle beslenenleri, koltuk-para ve güç sahibi olmak için “herşeyi mübah” sayanları gördükçe..

    “Yansız” tavrımdan vazgeçtim ve “ülkemden yana, insanlıktan yana” olmaya karar verdim..

    Bu da benim tercihim..