KPMG Türkiye, Etik ve İtibar Derneği (TEİD) işbirliğiyle gerçekleştirdiği anket aracılığıyla, Türkiye’de farklı sektörlerde yer alan ve her biri alanında öncü firmaların mevcut uyum yapılanmalarını ve hedefledikleri gelişim alanlarını inceledi. Anket sonuçlarına göre; hızla devam eden değişim etik ve uyum rollerini, sorumlulukları ve beklentileri geliştiriyor. Risk ve potansiyel tehlikelere karşı operasyonel faaliyetlerin tamamına entegre bir etik kültürü benimsenmesi büyük önem taşıyor.
KPMG Türkiye ile Etik ve İtibar Derneği (TEİD) iş birliğinde hazırlanan “Türkiye Etik ve Uyum Anketi” açıklandı. Aralık 2019’da düzenlenen ankete öncü kuruluşlarda etik ve uyum yöneticileri, uzmanları veya benzer üst düzey uyum yöneticilerinden oluşan 131 kişi katıldı. Anketle; şirketlerin etik ve uyum alanında güncel durumları incelendi, güçlü ve gelişime açık oldukları alanlarda piyasa etkenleri ve değişimleri ışığında öncelikleri tespit edildi.
KPMG Türkiye Şirket Ortağı, Etik ve Uyum Hizmetleri Lideri İdil Gürdil, “İş dünyasındaki yeni gelişmeler, fırsatların yanı sıra riskler ve potansiyel tehlikeler de getiriyor. Bunların arasında çıkar çatışması durumları, şirket içi uygulamalara ve kanunlara aykırı durumlar, görev suistimali, taciz, darp ve şirket itibarına gölge düşürülmesi gibi çeşitli ögeler bulunuyor. Ekonomik yavaşlama ve geçim sıkıntısının artması gibi baskı unsurlarının yoğunlaştığı bir dönemde çalışanlar üzerinde artan maddi ve manevi baskılar, suistimalin gerçekleşmesi için fırsat ortamlarına zemin hazırlarken işletmeleri ciddi risklerle karşı karşıya bırakıyor” dedi.
“Atik ve dirençli olmak gerekiyor”
Anket sonuçlarına bakıldığında genel olarak etik ve uyum alanında önemli çalışmalar yapıldığını belirten İdil Gürdil, “Bu konudaki farkındalık giderek artıyor ancak halen bazı gelişim alanları olduğu mesajı da veriyor. Bir dönüşüm ekosistemi içinde en iyi şekilde konumlanmak adına işletmelerin daha atik ve daha dirençli olmaları gerekiyor. Bu doğrultuda işletmelerin bütünsel bir etik kültürü benimsemeleri ve bunu operasyonel faaliyetlerinin her katmanına entegre etmeleri büyük önem teşkil ediyor. Ticari hedeflerin gerçekleştirilmesi kadar şirket gelirlerinin ve itibarının korunması adına doğru kararların verilmesi, bir etik kültürü çerçevesinde yeni politika, prosedür, süreç ve araçların benimsenmesiyle doğrudan ilişkili” diye konuştu.
Domino etkisi
TEİD Etik ve İtibar Derneği Genel Sekreteri Neslihan Yakal da anket sonuçlarının ülkemizde şirketlerin, ticari hedefleri ile iş etiği ilkelerini bütünleştirmeleri gerektiğini fark ettiklerini gösterdiğine dikkat çekti. Neslihan Yakal “Artık yazılı iş etiği unsurları ve etik ilkeler birçok şirket için ticaret ve rekabette olmazsa olmazlar arasına girdi, şirketler etik değerlerini kurum kültürlerinin yapı taşı haline getiriyor ve bu yolda çalışıyor” diye konuştu. Yakal “İş dünyasında etik ve uyum konularındaki farkındalığın her geçen gün artmasının ve uygulamaların olumlu yansımasının, iş etiğinin Türkiye’de faaliyet gösteren tüm şirketler için fırsat sağlayacağını ve bu tür bir domino etkisinin ülkemiz kalkınmasına da geliştirici etkisi olacağını umduğunu" belirtti.
En büyük risk suistimal
Anketten çıkan sonuçlar şöyle:
- Katılımcılar, ‘uyum’ denilince akla gelen ilk beş konuyu suistimalin önlenmesi (yüzde 67), rüşvet ve yolsuzluğun önlenmesi (yüzde 65), rekabet yasalarına uygunluk (yüzde 49), şirket standartlarına uyum (yüzde 42) ve çıkar çatışmasının önlenmesi (yüzde 40) olarak ifade ediyor.
- Katılımcılar, çalıştıkları firmaların maruz kaldığı en büyük riskleri sırasıyla suistimal (yüzde 62), kişisel verilerin ihlali (yüzde 59), rekabet kurallarına uyumsuzluk (yüzde 47), rüşvet ve yolsuzluk (yüzde 38) ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin riskler (yüzde 37) olarak belirliyor.
- Ankete göre; hem Türkiye’de faaliyet gösteren global firmaların hem de lokal firmaların etik ve uyum alanında çalışan personel sayısı düşük. Ankete katılan firmaların yüzde 82’sinde, etik ve uyum alanında yerel olarak çalışan 1 ila 5 arasında, yüzde 70’inde ise global olarak çalışan 1 ila 10 arasında personel bulunuyor.
- Uyum komitesinin katılımcıları çoğunlukla uyum görevlileri (yüzde 74), hukuk müşavirleri (yüzde 72), insan kaynakları yöneticileri (yüzde 55), iç denetim başkanları (yüzde 53), finans direktörleri (yüzde 43) ve bilgi teknolojileri direktörleri (yüzde 23) olmakla beraber CEO ve yönetim kurulu üyelerini de içeriyor.
- Türkiye’de faaliyet gösteren global firmaların yüzde 91’inde uyum politikaları mevcut iken yerel firmalarda bu oran yüzde 72.
Yolsuzluk ilk sırada geliyor
- Katılımcıların yüzde 62’si, son bir yılda firmalarında bir suistimal vakası yaşandığını, bu kişilerin yüzde 81’i, son bir yıl içinde firmalarında 1 ila 5 arasında çalışan suistimali vakası yaşandığını belirtiyor.
- Katılımcılar, firmalarının maruz kaldığı çalışan suistimal tiplerinin ağırlıklı olarak yolsuzluk (yüzde 54) ve şirket varlıklarının kötüye kullanılması (yüzde 41) olduğunu ifade ediyor.
- Son yıllarda kullanımı giderek artan ihbar bildirim hatlarının Türkiye’de suistimallerin ortaya çıkarılmasında en önemli kanal olduğu görülüyor. Globalde ihbar bildirim hatlarının bir suistimalin ortaya çıkarılmasında yüzde 40 ile ilk sırada olduğu görülürken Türkiye’de bu oran yüzde 73.
- Ankete katılanların aktardığına göre; son bir yıl içinde suistimal nedeniyle 500 bin TL’nin üzerinde zarara uğrayan kurumların oranı yüzde 22.
- Anket katılımcıları, etik hat üzerinden gelen bildirimlerin ağırlıklı olarak uyum görevlilerine (yüzde 53) raporlandığını ifade ediyor. Etik hatlar en fazla uyum birimleri tarafından (yüzde 33) yönetiliyor. Ankete katılan firmaların yüzde 67’sinde anonim bir ihbar bildirim hattı var.
- Teknoloji ve veri analizinin uyum ve risk yönetimi süreçlerine dahil edilmesine yönelik yoğun çaba var. Ancak altyapı analizlerinin yapıldığına ve ilgili eksikliklerin giderildiğine katılanların sayısı düşük…
- Teknoloji ve veri analitiği alanlarında olgunluğun sağlanması için yapay zeka, NLP ve blok zincir gibi giderek yaygınlaşan teknolojilere ve araçlara yatırım yapılması gerekiyor.
- Globalde entegrasyon için en önemli alan eğitim olarak tanımlanırken Türkiye’de birinci sırayı yüzde 50’lik oranla uyum risk değerlendirmesi alıyor. Eğitim, yüzde 43 ile üçüncü sırada.
- Uyum kapsamında verilen eğitimlerin başında yüzde 83 ile etik kod eğitimi geliyor. Etik hat ve ihbar bildirim ile rüşvet ve yolsuzluk konularında verilen eğitimlerin oranı yüzde 73.
Hibya Haber Ajansı