Lira performansı TCMB faiz indirim serisinin devamına engel değil

Lira performansı TCMB faiz indirim serisinin devamına engel değil

21 Mayıs tarihinde gerçekleştirilecek olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizi olan 1 hafta vadeli repo borç verme oranında 50 baz puan indirim yapılmasını (yüzde 8.75-yüzde 8.25) bekliyoruz.

image001.png?_uid=1130000036059053&hid=1.1.2&ids=172544160723741255&name=image001.png&yandex_class=yandex_inline_content_320.mail:1130000036059053.E3069435:789186892169202574356145092410_1.1.2_172544160723741255

TCMB açısından Türk lirasında yaşanan son dönem negatif gelişmelerin faiz indirim serisine devam etmek adına engel oluşturmadığını düşünüyoruz. Para politikasının aktarımı açısından yakından takip ettiğimiz göstergelerin birçoğu 22 Nisan tarihinde gerçekleştirilen son PPK toplantısına yakın seyrederken, gösterge tahvil faizlerinde BDDK’nın aldığı Aktif Rasyosu (AR) kararına rağmen kısa vadeli geri çekilmenin ardından yeniden yükseliş olduğunu görmekteyiz. Öte yandan yurtiçi faizler ile arasındaki makas alınan önlemlere paralel giderek açılan ve fiyatlandırmalar açısından gösterge olmaktan çıkan Londra swap piyasasında ise 1 ay vadeli ima edilen faiz düzeyi gerilemiş durumda.

Son dönem içerisinde açıklanan gerek gecikmeli gerekse Nisan ayına ait kimi makro göstergeler ekonomideki ivme kaybına dair fikir yürütmek noktasında bizlere TCMB faiz patikasını tahmin etmekte yardımcı oluyor. Kapasite kullanım oranı, güven endeksleri, imalat PMI, uçuşların durdurulmasına paralel sert gerileyen ve zayıf seyretmesi muhtemel turizm rakamları, elektrik tüketimleri, sanayi üretimi ve perakende satışlar gibi önemli indikatörler dikkate alındığında TCMB’nin politika faizini olabildiğince yılsonu enflasyon tahmini orta nokta seviyesi olan yüzde 7.4’e yakınsatmaya çalışacağını düşünüyoruz.

Ekonomik aktivitedeki gelişimin tüm dünya para politikası kararlarında olduğu üzere Türk para politikasında da diğer başlıkların bir adım önüne çıktığını düşündüğümüzde, alınan likidite önlemlerinin etkisiyle lirada azalması muhtemel dış talep kaynaklı oynaklığa paralel kur gelişmelerinin alınacak faiz kararında ciddi ölçekte paya sahip olmadığı kanaatindeyiz. Bu nedenle TCMB’nin Nisan ayında olduğu üzere konsensüs ve Deniz Yatırım Araştırma beklentimizin üzerinde (75-100bp) faiz indirimi adımı atabileceği ihtimalini göz ardı etmiyoruz.

 

TCMB’nin gerçekleştirdiği faiz indirimleri özellikle son dönem içerisinde yurtiçi lira maliyetler üzerinde etkisini göstermiş durumda.

Kurum tarafından haftalık bazda açıklanan veriler üzerinden yaptığımız incelemeye göre, 17 Nisan-8 Mayıs dönemi arasında ortalama fonlama maliyetindeki (AOFM) azalış toplamda 68bp düzeyinde gerçekleşirken, gerek lira cinsi mevduat faizleri gerekse benzer şekilde fiyatlanan kredi faizleri üzerinde aşağı yönlü gelişim söz konusu. Bahse konu dönem içerisinde ihtiyaç kredisi (EVDS, akım) ortalama faiz oranı 63bp yükselişle ayrışırken, ticari, konut ve taşıt kredilerinde maliyetlerin azaldığı görüldü. Öte yandan belirtmek gerekiyor ki BDDK’nın aldığı AR kararı maliyetlerin aşağı yönde gelişimine TCMB hamlesi sonrasında düşürücü yönde ek katkıda bulundu. Hesaplamalarımız, ortalama kredi-mevduat spreadinin 2019 yılı seviyesi olan 209bp bölgesinden 2020’nin ilk 5 aylık döneminde 90bp’a dek gerilediğini ve 2013 dönemi ortalaması olan 97bp’nın da aşağısına geldiğine işaret ediyor. (2012-17 ortalaması 209bp)

 

Yurtiçi lira cinsi fonlama maliyetleri düşürülmeye devam ederken

i) Yüksek seyretmeye devam eden ülke risk primi ii) Gelişmekte olan ülke varlıklarından küresel yatırımcıların çıkış eğilimlerini sürdürmesi iii) Devam eden swap görüşmelerinden henüz somut haber akışının gelmemiş olması gibi öne çıkan nedenlerle Türk lirasının son 1 ay içerisinde baskılanmaya devam ettiği görüldü. Son PPK toplantısından bu yana JPMorgan ve Deutsche Bank tarafından hesaplanan gelişmekte olan ülkeler para birimleri endekslerinin performansları sırasıyla yüzde 0.41 ve yüzde 0.31 değer kazancına işaret ederken, Türk lirası ise sepet kur ise (TRYBasket) yüzde 1.1 zayıfladı (TRY +).

 

Liradaki değer kaybı sepet kur bazında 2020 başlangıcından bu yana ortalamada yüzde 11 seviyesine yaklaşırken yurtiçi yabancı para (YP) mevduatlarında gerçek kişi hesapları önderliğinde azalış gözlendi.

TCMB’nin açıkladığı haftalık verilere göre (son veri 8 Mayıs), yurtiçi yerleşiklerin YP mevduatları son 9 haftada 7.4 milyar dolar azalırken, gerçek kişi hesapları söz konusu azalışa 6.9 milyar dolar ile katkıda bulundu. Gün içerisinde geçen en yüksek + en düşük sepet kur seviyesinin ortalamasından hareketle yaptığımız hesaplamada aynı dönem içerisinde 6.7074 seviyesinin oluştuğunu ve liradaki değer kayıplarına rağmen yerlilerin satış yönlü pozisyon alarak (azalış rakamının tamamını bu şekilde varsayarak) kısmen de olsa tampon görevi üstlendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yurt dışında yerleşik kişilerin Türk varlıklarından çıkış eğilimi ise tüm hızıyla devam ediyor. Merkez Bankası’nın açıkladığı haftalık verilere göre (son veri 8 Mayıs), 2020 yılı içerisindeki toplam çıkış rakamı repo dahil hesaplamamıza göre 9.4 milyar dolar seviyesine yükselirken, hareketi domine eden kalem ise -6.2 milyar dolar ile borçlanma senetleri (repo dahil) oldu. Benzer hesaplama ile son 52 hafta içerisinde yerel varlıklardaki çıkış rakamı 10.3 milyar dolara ulaşırken, 2015-16 dönemi (-10.2 milyar dolar) rakamını geride bıraktı.

BDDK tarafından Türk lirası likiditesine yönelik alınan önlemlerin liranın gelecek dönem oynaklık performansı üzerinde baskılayıcı etki gösterebileceğini değerlendiriyoruz.

i) Yurt dışında yerleşiklerin gerçekleştirdiği yüksek montanlı çıkışların büyük ölçekte tamamlandığı noktaya yaklaştığımıza dair kanaatimiz.

ii) Parite işlemlerinde azalan ilgi.

iii) Yurtiçi yerleşiklerin kurda gerçekleşen yükselişleri liraya dönme düşüncesi ekseninde değerlendirmesi gibi nedenlerin düşüncemizi desteklediği kanaatindeyiz. İlk maddede yer verdiğimiz değerlendirmemize örnek verecek olursak, DİBS içerisindeki yurtdışı yerleşik payının hesaplamalarımıza göre 27 Aralık 2019 seviyesi olan yüzde 10.5’ten yüzde 5’e dek gerilemiş olması ve azalan swap pozisyonları bu kapsamda değerlendirilebilir.

Öncü göstergeler makro ekonomideki zayıflamaya dair fikir sahibi olmamıza imkan tanıyor. Arındırılmış seride kapasite kullanım oranı Nisan ayında 61.9 seviyesine gerilerken, İSO & Markit ortaklığı ile oluşturulan imalat PMI verisi 15 puanlık kayıpla 33.4 oldu. Mart ayında yıllık değişimi yüzde 7.4 daralma şeklinde olan sanayi üretimi ile PMI verisi arasındaki yakın ilişki (3 ay ortalama) dikkate alındığında 2Ç içerisinde yüzde 5-10 aralığında GSYH kaybının olabileceği ihtimalini uzak görmüyoruz.

 

Kapsamlı rapor için link: 

 

Kaynak Orkun Gödek /Deniz Yatırım
Hibya Haber Ajansı