Bir şeyler üret de işe yara bari..

Bir şeyler üret de işe yara bari..

İçimizde bazı arkadaşlarımız var..

İçki masası muhabbetlerindeki “dedikoduları” gerçekmiş gibi yazmaya bayılırlar..

Yazdıklarının gerçekle bir ilgisi olmadığı ortaya çıkınca da işi pişkinliğe vururlar..

Biri gelir kulağına bir şey fısıldar, hiç araştırma-soruşturma gereği duymaz..

Bunun gazetecilik etiğiyle bağdaşmadığını söylersiniz, hatta “karaktersizlik” yaptığını yüzüne vurursunuz, pişkin pişkin güler..

İçlerinde “devrimci” geçinenler de vardır..

Tıpkı CHP’liler gibi, iktidarın yaptığı her işi kötülemek/itibarsızlaştırmak için sinekten yağ çıkartırlar..

Yapılan araştırmalar eğer iktidar lehine bir görüntü sergiliyorsa, bunu asla hazmedemezler..

İçki masalarını “araştırma-soruşturma” yeri olarak gördükleri için, başkalarını da “kendileri gibi” görürler..

Ve yapılan araştırmalar üzerinden yazı yazan kişileri “karalamak” için de çalakalem girişirler..

Bunları niye yazdığımı anlatayım şimdi..

ARAŞTIRMA İŞİNE GELMEYİNCE

Birkaç gün önce atv’de bir özel haber yayınlandı..

Yayın grubu, 81 ildeki organize sanayi bölgelerine, il ve ilçelerin sanayi ticaret odalarına elemanlarına göndermiş ve bir araştırma yaptırmış..

Yaptıkları bu araştırmada; “400 bin eleman aranıyor, ancak bunlara müracaat eden yok” şeklinde bir sonuç ortaya çıkmış..

Organize sanayi yetkililerine, sanayi ve ticaret odalarının yetkililerine, işyeri sahipleri ve çalışanlara mikrofon tutup bu araştırmalarla ilgili röportajlar yapılmış..

Bu röportajlarda tamirci, kalıpçı, boyacı, tekniker ve bu gibi “ara eleman” dediğimiz personele ihtiyaç duyulduğu, fakat çalışacak eleman bulunamadığı dile getiriliyor..

Bu işlerde çalışanların da 2 bin ile 7 bin lira arasında maaş aldıkları vurgulanıyor..

Hatırlarsanız, ben de bu araştırmayı sosyal medyada paylaştım..

Vay efendim sen misin paylaşan..

Yukarıda anlattıklarımdan biri, “memlekette işsizlik almış başını gitmiş; iktidar medyası ise ‘7 bin lira maaşla kalıpçı bulunamıyor’ yalanını pompalayıp duruyor” demiş köşe yazısında..

“Böyle ahmakça bir yalan olmaz”mış ve “yandaş kalemşorlar da almışlar bu yalanı ellerine, altına üstüne bakıp ona doğru sallıyorlar”mış..

Bu araştırmayı sosyal medyada paylaştığım için bana “iktidar yandaşı” diyor da, kendisi “nerenin yandaşı” onu hiç söylemiyor..

Çünkü; ona göre, “bir gazeteci mutlaka yandaş olur, objektif olamaz”..

Bu nedenle, karşısındakileri de kendisi gibi görüyor..

CHP’Lİ BUDAK DA ŞAHİTTİR

Bu kişi yazısında “süslü ve muhalefetin hoşuna gidecek” cümlelerle eğitim sistemi üzerinden iktidarı eleştirmiş..

Plansız üniversiteler kurulduğunu, fakültelerin lise seviyesine düşürüldüğünü falan öne sürmüş..

Bu nedenle bir işsizler ordusu oluşmuş ülkemizde..

Tamam bunları söylüyorsun da..

Ülkede bu “ara eleman” yetiştirmeyen sistemin 1980’den sonra uygulanan “ezberci ve elemeci” eğitim sistemi olduğunu niye vurgulamıyorsun?

Bu iktidarın ortaya koyduğu 4+4+4 sistemi, “ara eleman” eksikliğini giderecek olan bir sistem, en az 20 yılda sonuçları ortaya çıkabilecek bu yeni sistemi, şimdiden yerden yere niye vuruyorsun?

Gerçekleri niye çarpıtıyorsun?

Ben atv’nin yaptığı habere inandığım için paylaştım..

Çünkü, “aynı tür tespiti” daha önce ben de yaptım..

Akdeniz TV’de Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’yla (52 hafta süren) ortak bir “SEKTÖR” programı yaptık..

Her programa konularına göre 4 işveren katıldı..

52 haftada 200 civarında işveren eder..

Canlı yayında sordum ve hemen hemen hepsi, “iyi maaş veriyoruz, ama eleman bulamıyoruz” dedi..

Yani, atv’nin yaptığı haberde ne söyleniyorsa, aynısı söylediler..

Buna, şu anda CHP Genel Başkan Yardımcısı olan zamanın ATSO Başkanı Çetin Osman Budak da şahittir..

İçki masasında dedikodu dinleyip milletin yaptığı araştırmaya çamur atacağına, kulağına fısıldananı gerçek sanıp gazetende yazacağına bir araştır, sor, öğren öyle yaz..

Ama yapmaz, yapamaz..

...

ŞU ÖRNEKLERE BAKAR MISINIZ?

Öte yandan..

Yazın google’a görürsünüz..

UMEM BECERİ’10 (Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi) kursları vardı..

Bu kursa katılan herkes, kurs biter bitmez işe başlatılıyordu..

Hem de asgari ücretin üstünde maaşlarla..

Burada kurs parası alınmıyor, üstelik her gün için yemek ve yol parası ödeniyordu..

Buna rağmen, açılan kurslara belirlenen kontenjanın yarısı kadar bile katılan olmuyordu..

Bu nedenle proje sonlandırıldı..

Birkaç ay önce bir arkadaşımız tekstil fabrikası açtı, 400 elemana ihtiyacı vardı..

Sadece 11 kişi müracaat etti, onlar da Suriyeliydi..

Çarpıcı bir örnek daha vereyim..

Kapıya bir şey dilenmek için gelen, çöp toplayan kadın ya da erkeğe, “gel şu bahçeyi temizle, hem karnını doyurayım, hem de ücretini vereyim” diyorsun, ters ters bakarak/söylenerek arkasını dönüp gidiyor..

Bular ne demek?

“Demek ki; iş beğenen yok, işe ve çalışmaya ihtiyacı olan yok”..

Kimse bana, “ortalık işsiz kaynıyor” demesin..

Evet, elbette işsizlik de var, ama bu işsizliklerin çoğu “iş beğenmemekten” kaynaklanıyor..

“Üniversite bitirmiş işsiz” olacağına, katıl bu kurslara/programlara bir işin olsun, para kazanmaya başla..

“Kafana göre bir yer” bulduğunda da atlar geçersin oraya..

BİR ŞEYLER ÜRET DE İŞE YARA

Her ülkenin fakiri de olur, çöp toplayanı da..

Bunları siyaset veya karalama malzemesi yapmak yerine, “bu sorun şöyle çözülür” diyerek çareler üretmek, önerilerde bulunmak gerekmez mi?

Kafayı bulup “devrimcilik” edebiyatı yapacağına..

İktidarın her yaptığına çamur atacağına..

Dedikoduları haber ya da yazı konusu yapacağına..

Bu ülke için sen de bir şeyler üret de, bir işe yara bari..