Bu cevap aynı zamanda bir “itiraf”..

Bu cevap aynı zamanda bir “itiraf”..

Şunu çok merak ediyor(d)um:

“PKK, silahla elde edeceği herhangi bir kazanım olmadığı halde, niye hala teröre devam ediyor?

HEDEFTE “İDARİ YAPI” VAR

Biliyorum, buna çok çeşitli cevaplar verilebilir..

Hatta bu soru roman bile yazdırabilir..

Beni tatmin eden açık ve net cevap, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan geldi..

Aslında bu cevap, aynı zamanda bir “itiraf” da sayılabilir..

Özetle şöyle diyor:

“Anayasayı değiştirmekten vazgeçerseniz, terör biter..”

Yani, iyice anlaşıldı ki..

Bese Hozat’ın ‘devrimci halk savaşı başlamıştır’ cümlesiyle yeniden sahne alan terör, Türkiye’deki “idari yapı reformunu” hedef alıyormuş..

Kimdir Bese Hozat?

PKK’nın da çatısı altında bulunduğu KCK’nın (Kürdistan Topluluklar Birliği) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı..

PKK içinde Abdullah Öcalan’dan sonra en yetkili organ olan altı kişilik Genel Başkanlık Konseyi üyesi..

Asıl adı, “Hülya Oran”..

Tunceli Hozat’a bağlı Taner Köyü'nde doğdu ve dokuz çocuklu Alevi-Kürt bir ailenin yedinci çocuğu..

Ve “Öcalan” gibi, o da bir “piyon”..

BUNU KİMLER İSTEMİYOR?

Burada hemen bir soru daha sormak zorundayım..

“İdari yapı reformu konusu 2007’den bu yana, yani 10 yıldır var..

PKK terörü ise 40 yıldır var..

Diyelim ki, 10 yıldır idari yapı reformunu istemedikleri için saldırıyorlar..

Peki, ondan önceki 30 yılda binlerce kişiyi niye katlettiler?”

İşte burada, bu terör örgütünün gerçek sahipleri ortaya çıkıyor..

30 yıldır ülkemizde kaos/korku ortamı yaratıp sömürülerini sürdürenler, şimdi aynı örgüte DEAŞ gibi bir-iki örgüt daha ekleyip, “Türkiye’nin bağımsız bir devlet” olmasının önüne geçmek için kullanıyorlar..

Kim bunlar, ülkemizdeki bu idari yapı reformunu kimler istemiyor?

Artık iyice ortaya çıktı..

“Başta müttefikimiz(!) ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, AK Parti’nin yönetiminden rahatsız olan CHP, HDP, bazı meslek odaları, patronlar kulübü ve uluslararası ortaklıklar kurmuş bir kısım medya..”

Bunlar, terör örgütlerini kullanmakla kalmıyor..

“Anayasayı değiştirmekten vazgeçerseniz, terör biter” türünden söylemleri yaymak için..

“Sözcü” olarak da maalesef “bazı Türk siyasetçileri” öne sürüyorlar..

DÜĞÜMÜ “MİLLET” ÇÖZDÜ

Bu noktada bazı gelişmeleri ve tartışmaları da görmezden gelemeyiz..

Nedir bunlar?

PKK terörünü bir mantığa dayandıran (ve dolaylı olarak meşru gösteren) Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli’nin, “fiili durum yasal bir çerçeveye kavuşturulmalıdır” cümlesini dikkate almıyor..

Oysa, “fiili durum”un ortaya çıkmasında en büyük pay CHP’ye ait..

Meclis’e Cumhurbaşkanı seçtirmemek için her “kötü davranışı” sergilediler..

Hem darbecilerin “Cumhuriyet mitingleri”ne omuz verdiler, hem de apaçık anayasa ihlali olan Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararına sahip çıktılar..

Böylece, “toplantı yeter sayısına göre seçilmeyen” Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanlığını bile tartışılabilecek bir hale getirdiler..

Düğümü, 21 Ekim 2007 referandumuyla halk çözdü..

“Bundan sonra Cumhurbaşkanını ben seçeceğim” dedi..

Milletin sözü üzerine söz olur mu artık?

Ve idari yapı 21 Ekim 2007’de “resmen”, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçildiği 10 Ağustos 2014 tarihinde de “fiilen” değişmiş oldu..

İşte Bahçeli’nin, “halkın karar verdiği bu duruma anayasal bir çerçeve çizilmeli” demesinin açıklaması budur..

HALKI TUZAĞA ÇEKİYORLAR

Halk ve Bahçeli böyle diyor, ama Kılıçdaroğlu “hayır, yaptırmam” diyor.

Hızını alamıyor, “yüzde 98’le de gelseniz, bu Anayasa değişikliğine izin vermeyiz” diyor..

Daha da ileri gidiyor ve “kan dökmeden bu işi gerçekleştiremezsiniz” diye tehdit ediyor..

Hatırlayın; bir CHP milletvekili de Anayasa’nın değiştirilmesine karşı, “halkı mahalle mahalle, taşlı sopalı direnişe” çağırmıştı..

Ve işte kan dökülüyor..

Yasal zeminde önleyemedikleri reformlar, PKK’nın bombalarıyla önlenmeye çalışılıyor..

Halkımız, “yeter kan dökülmesin de biz her şeye razıyız” deme noktasına getirilmeye çalışılıyor..

Özetle..

Doğu Perinçek’in de açıkladığı gibi;

“Türkiye’de hükümete halkın duyduğu güven yıpratılarak bir hükümet krizi çıkarmak, mevcut hükümeti devirmek ve kendi amaçlarına hizmet edecek bir yönetim kurmak istiyorlar..”

Bununu için de, sosyal medyada “algı operasyonları” aldı başını gidiyor..

Bağımsızlık ve özgürlük isteyen, bu tuzağa düşmemeli artık..