Elektronik ticaretin en önemli avantajlarından birisi, mağaza açmaya gerek kalmadan İnternet’in olduğu her yerde müşterilere ulaşabilmektir. Bu özellik geleneksel perakende mağazacılığına göre pek çok avantaj sağlar. Bu avantajların başında kira, çalışan, dekorasyon, stok, aydınlatma vb. pek çok gider unsurunun bertaraf edilmesi gelmektedir. Mağazasız perakendeciliğin sağladığı bir başka önemli avantaj ise normal şartlar altında finansal güçlükler ya da yasal mevzuatlar gibi sebepler yüzünden girilmesi zor olan pazarlara daha kolay bir şekilde erişebilmeyi sağlamasıdır. Örneğin, Türkiye’nin herhangi bir köşesinde otantik ürünler imâl eden küçük bir esnafın ABD’de mağaza açması neredeyse imkânsız olsa da, e-ticaret sayesinde Beverly Hills gibi ülkenin en zenginlerinin yaşadığı bölgelerinden bile sipariş alabilme şansı bulunmaktadır.
İşletmelere maliyet, tüketicilere ise ucuzluk açısından önemli avantajlar sağlayan e-ticaretin bu özelliği devletler açısından ise gelir kaybı anlamına gelmektedir. Sınır ötesi alışverişlerin vergilendirilmesi hususu, 20 yılı aşkın bir süredir önemli tartışmalara sebep olmasına rağmen son zamanlara kadar bu konudaki ihtilaflar tam anlamıyla çözülemedi. Hatırlatmakta fayda var, ülkemizde 2012 yılında yapılan düzenlemeler ile akıllı telefonlara yurt dışından ücret karşılığında uygulama indiren tüketicilerin KDV beyannamesi doldurarak vergi dairesine başvurması gerekince 10 milyon civarında vatandaş otomatik olarak vergi kaçakçısı durumuna düşmüştü!
Elektronik ticaretin vergilendirilmesi aslında sadece ülkeler arası bir sorun değil. E-ticaretin doğduğu ABD’de bile son 20 yıldır eyaletler arası satış yapan e-ticaret sitelerinin vergilendirilmesi hususunda perakendeciler tarafından ciddi bir lobi faaliyeti gerçekleştiriliyordu.
Geçtiğimiz hafta değinmiştim, bir süredir Twitter’da Amazon ile savaş halinde olan ABD başkanı Trump, Amazon’u yeterince vergi ödemeyip perakende mağazalarına, posta teşkilatına ve devlete zarar vererek haksız zenginleşmekle suçlamıştı. Oysa ki, Amazon’un zorunlu olmadığı halde 2012’den beri yaptığı satışlardan vergi toplayarak ilgili eyaletlere aktardığı biliniyor. İronik olan durum ise Trump’ın bu saldırılarının ardından kendi promosyonel ürünlerinin satıldığı trumpstore.com web sitesi tarafından sadece iki eyaletteki müşterilerden vergi alındığı ortaya çıkmış olması!
Bilmeyenler için özetleyelim, ABD’de Alaska, Delawere, Montana, New Hampsihire ve Oregon dışındaki diğer tüm eyaletlerde satış vergisi mevcut. Ancak, e-ticaret sitesinin genel merkez ya da depolarından birisi müşterinin ikamet ettiği eyalette bulunmadığı sürece e-ticaret alışverişlerinden vergi alınmıyor. Diğer bir ifadeyle, fiziksel bir mağazadan alışveriş yaparken ödemeniz gereken satış vergisini İnternet’ten yaptığınız alışverişte ödemeyerek ürünü daha ucuza alabiliyorsunuz. Bunun sonucunda da fiziksel mağazası olan perakendeciler ile eyalet yöneticileri ciddi gelir kayıpları yaşadıklarını ifade ederek e-ticaretin vergilendirilmesi hususunda eleştirilerde bulunuyorlardı.
Güney Dakota eyaleti yıllık $60 milyon civarında vergi kaybı yaşadığını ifade ederek geçtiğimiz yıllarda e-ticaret siteleri farklı eyalette bile olsa kendi vatandaşlarının çevrimiçi alışveriş işlemleri için vergi ödemelerine ilişkin kanun çıkarmıştı. Bazı e-ticaret sitelerinin geçmiş içtihatları örnek göstererek bu kanuna uymayacaklarını açıklamaları üzerine eyalet yetkilileri durumu mahkemeye taşımıştı. Eyalet yüksek mahkemesi tarafından karara bağlanamayan bu durum kararları tüm ülkede bağlayıcı hükme sahip olan ABD Yüksek Mahkemesi’ne taşınmıştı. Geçtiğimiz Nisan ayında ABD Yüksek Mahkemesi Güney Dakota eyaletinin vergi ödemek istemeyen e-ticaret sitelerine karşı açılan tarihi davayı karara bağladı. Yüksek Mahkeme üyeleri yapılan oylamada 5’e karşı 4 oyla e-ticaret alışverişlerinde müşterilerin bulunduğu eyalete vergi ödenmesi gerektiğine karar verdi.
Mahkeme tarafından yapılan açıklamada, içinde bulunduğumuz dijital çağda işletmelerin vergilendirilebilmesi için o bölgede fiziksel varlığının bulunması gerektiği fikrini çağ dışı ve ekonomik gerçeklere aykırı bularak, bu durumun perakendecilere zarar vermesinin yanı sıra eyaletlerin gelirlerini ciddi anlamda azalttığı ifade edildi. Karşı oy kullanan üyelerin görüşü ise e-ticaretin geçmişten gelen fiziksel varlık engelini aşarak ciddi bir büyüme gösterip ekonomiye önemli katkılar sağlaması sebebiyle gerekli düzenlemelerin mahkeme tarafından değil Kongre tarafından yapılması gerektiği yönünde.
Bu karar ile e-ticaretin henüz şekillenmeye başladığı 1992 yılında Yüksek Mahkeme tarafından verilen farklı eyaletten yapılan mesafeli satışların vergilenemeyeceğine dair hüküm de geçersiz hale gelmiş oldu. Esasen 1967 yılında katalog alışverişler gerçekleştiren telepazarlama şirketlerine yönelik Yüksek Mahkeme tarafından verilen karara istinaden ortaya konulan 1992 kararında farkında olmadan e-ticaretin gelişmesi açısından ciddi bir destek sağlanmıştı. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, İnternet kullanıcı sayısı 1992 yılında ABD nüfusunun %2’sinin altında iken, günümüzde ülke nüfusun %89’una ulaşmış durumda. Bunun sonucunda da 2017 itibariyle ABD’de e-ticaret rakamları $454milyar değere ulaşarak perakende satışlarının %13’ü e-ticarete kaymış bulunuyor.
Tahminlere göre ABD’de e-ticaret siteleri vergisiz satışlar sayesinde fiziksel mağazalara göre %11’in üzerinde avantaj elde edebiliyorlar. Bu yüzden sorunu Yüksek Mahkeme’ye taşıyan Güney Dakota da dahil olmak üzere 31 eyalet artık e-ticaret vergisi uyguluyor. Bu eyaletlerde küçük ölçekli e-ticaret işletmelerinin korunması için belirli alışveriş limitleri belirlenerek gerekli tedbirler de alınmış durumda. Örneğin, farklı bir eyalette faaliyet gösteren bir e-ticaret sitesinin Güney Dakota vatandaşlarına satışlarının vergilendirilmesi için sitenin eyalet sınırlarındaki işlem hacminin $100 bin Dolar’ı aşması, ya da en az 200 işlem gerçekleştirilmiş olması gerekiyor.
Bununla birlikte, e-ticaret vergisinin yine de en çok küçük ölçekli siteleri etkileyeceği biliniyor. Bunun en önemli sebebi ise vergilerden dolayı müşteri sayısındaki azalma ihtimali değil. Sıkıntı ülke çapındaki mevcut 10 binden fazla farklı vergi uygulamasının küçük işletmeler tarafından uygulanabilmesindeki zorluklardan kaynaklanıyor. Amazon gibi büyük ölçekli firmalar çatısı altında satış yapan firmalar bu büyük işletmelerin sağladığı vergi toplama mekanizmasından yararlanırken, bağımsız işletmelerin vergilendirme hususunda ciddi bir imtihandan geçmesi bekleniyor.
Sıkıntıyı daha iyi ifade edebilmek için bazı örnekler vermek faydalı olabilir. ABD’nin herhangi bir eyaletinden Chicago’daki bir müşteriye İnternet üzerinden satış yapılması durumunda %1,25 oranında Chicago ili satış vergisi, %1,75 oranında şehrin bağlı bulunduğu bölge olan Cook County satış vergisi, %6,25 oranında İllinois eyaleti satış vergisi ve %1 özel vergi ödenmesi gerekiyor.
Teksas’ta deodorant vergisi %6,25 iken terlemeyi önleyici antiperspirant deodorantlardan vergi alınmıyor.
Ülkemizde bile market reyonlarında yan yana görmeye alıştığımız Twix ve Snickers çikolataları İllinois eyaletinde farklı oranlarda vergilendiriliyor. Çünkü, içinde un bulunan Twix çikolatalı gıda olarak kabul edilirken, un içermeyen Snickers ise şekerleme olarak değerlendiriliyor!
Yukarıda saydığım örneklerden de görüldüğü üzere, farklı ürünlerin farklı şehirlere satılması durumunda ödenen vergilere ilaveten eyalet, bölge ve diğer özel vergiler birbirlerinden farklılık gösteriyor. O yüzden ülke çapında 10 binin üzerinde farklı vergilendirme uygulamalarını takip edecek bir sistem kurulmadan ve bu konuda uzman bir görevli istihdam etmeden eyaletler arası satışları vergilendirmede başarılı olmak oldukça zor görünüyor.
Bu konuda, karşı oy kullanan Yüksek Mahkeme üyelerinin de belirttiği üzere Kongre tarafından e-ticaret’in vergilendirilmesi konusunda ülke çapında uygulanacak standartlar oluşturulmadığı sürece uzun süre ciddi kargaşa yaşanacağı düşünülüyor.
Standartların oluşturulması ise tüm eyaletlerin memnun edileceği bir mekanizma gerektirdiğinden dolayı sıkıntılı bir süreç olarak düşünülebilir. Örneğin, AB’de e-ticaretin yıllık büyüme hızı %16 civarında olması sebebiyle Avrupa Komisyonu yıllardır dijital vergi konusunda yasal düzenlemeler için üye ülkeleri ikna etmeye çalışıyor. Hemfikir olan üye ülkeler tarafından düşünülen ortak kanı %3 oranında hasılat vergisi yönünde olsa da, Lüksemburg ve İrlanda gibi düşük vergi rejimini savunan ülkelerin bu konuda destek olmak istememesi ile Malta ve İskandinav ülkelerinin hasılat yerine kazancın vergilendirilmesi gerektiğini savunması sebebiyle halen bir karar alınabilmiş değil.