Gerçek “parlamenter sistem” geliyor..

Gerçek “parlamenter sistem” geliyor..

 CHP’nin Genel Başkanı şu yalanı tekrarlıyor hep;

 “Rejimi değiştiriyorlar, parlamenter sistem gidecek, tek adam sistemi gelecek”..

HAYIR’cılar hemen atlıyor üstüne..

Ve sosyal medyada, “aynı söylemi” tekrar edip duruyorlar..

Sanırsınız ki; “kayıtsız şartsız milletin olan hakimiyet tek adamın eline verilecek”..

Yok böyle bir şey..

Aksine, “tek adamlık” mevcut sistemde var..

Referandumda EVET çıkarsa, ülke “tek adam” hakimiyetinden kurtulup gerçek parlamenter sisteme kavuşacak..

KARŞILAŞTIRIN, ANLAYACAKSINIZ

Gelin, mevcut ve gelecek olan sistemi karşılaştıralım..

Mevcut sistemde;

1-  115 turda Cumhurbaşkanı bile seçilemedi, DARBE OLDU.. Sistem, tıkanıklıkları çözemiyor..

2- Hantal bir bürokrasi var, devletin işleri çok ağır yürüyor..

3- HSYK üyelerinin (21 üye) 4’ünü Cumhurbaşkanı, geri kalanını Adalet Bakanlığı “savcılar, hakimler” gibi hükümetin atadığı kişiler seçiyor..

4- Anayasa Mahkemesi üyelerini Cumhurbaşkanı seçiyor, görev süreleri olan 12 yılı doluncaya kadar görev yapıyor..

5- Cumhurbaşkanı’nın kesin dokunulmazlığı var, (vatan hainliği dışında) yargılanamıyor..

6- Cumhurbaşkanı’nın meclisi feshetme, seçimleri yenileme, bakanlar kuruluna başkanlık etme, başkomutanlık gibi geniş yetkileri var, yanlış da yapsa hesap sorulamıyor, denetlenemiyor..

7- Meclis, hükümetle iç içe, baskı altında çalışıyor..

8- Bazı Bakanlar Kurulu kararları, yasaların önüne geçebiliyor ve yaşamın her alanıyla ilgili kararname çıkartabiliyor..

9- Bakanlıklar Meclise yasa tasarısı sunabiliyor..

10- Meclis, (vatan hainliği suçlamasıyla) Cumhurbaşkanı’nın görevine 4’te 3 çoğunlukla son verebiliyor..

Değişecek sistemde;

1- Sistem tıkanıklığı olmayacak, koalisyon pazarlıkları olmayacak, yasadaki boşluklar kararnamelerle doldurularak istikrarlı bir yönetim şekli kurulacak..

2- Artık adama göre iş değil, işe göre adam alınacak.. Yani, “liyakat devri” başlayacak..

3- HSYK üyelerinin sayısı 21’den 13’e düşürülecek.. Yine 4’ünü Cumhurbaşkanı, mevcut sistemde atanan kişilerin seçtiği 7 üyeyi artık meclis seçecek.. Müsteşar ve Bakan doğal üye olacak.. Sonuçta çoğunluğu yine meclis belirleyecek.. İktidar partisinin istediği seçilir diye bir şey yok, 367 şartı var.. Yani uzlaşma olmazsa, üye seçilemeyecek.. Meclis HSYK üyelerini 2 turda seçemezse, kuraya başvurulacak..

4- Anayasa Mahkemesi üyeleri, mevcut sistemde nasıl belirleniyorsa, yine aynı şekilde belirlenecek.. 12 üye Cumhurbaşkanı tarafından, 3 üye TBMM tarafından seçilecek.. Sadece askeri 2 üye olmayacağı için sayıları 15’e düşecek..

5- Cumhurbaşkanı hükümetin de başı olacak.. Yaptığı her icraat hem meclis hem de yargı tarafından denetlenebilecek, “artık her konuda hesap sorulabilir” olacak..

6- Cumhurbaşkanı’nın meclisi feshetme yetkisi var.. Ama meclisi feshettiği anda kendi görevine de son vermiş olacak.. Aynı şekilde meclisin de Cumhurbaşkanı’nın görevine son verme yetkisi olacak ve onlar da Cumhurbaşkanı’yla birlikte kendi görevlerine son vermiş olacak.. İki seçim de yine aynı günde yapılacak..

7- Meclis hükümetin baskısı olmadan, yetkileri daha da artmış, Cumhurbaşkanı’nı da denetleyecek, Cumhurbaşkanı kararnamelerini uygulanır hale getirecek bir yapıya kavuşacak.. Yasama organı olarak, özgür ve bağımsız çalışacak..

8- Cumhurbaşkanı kararname çıkarma yetkisine sahip olacak.. (Mevcut sistem Bakanlar Kurulu kararları gibi).. Ancak, bu kararnameler sadece yönetimle ilgili konularda olacak ve yasaların önüne geçemeyecek.. İnsanların temel hak ve hürriyetleriyle, yaşamlarıyla ilgili konularda kararname çıkartamayacak.. Yasası olan konularda kararname çıkartamayacak.. Kararnameler meclis denetiminden geçecek.. “Ben yaptım oldu” veya “tek adam devri” olmayacak..

9- Bakanlıklar meclise yasa tasarısı, yasa teklifi sunamayacak.. Yasa teklifini sadece milletvekilleri sunabilecek..

10- Meclis, Cumhurbaşkanı’nın görevine 3’te 2 çoğunlukla son verebilecek..

BU NASIL “TEK ADAM” YÖNETİMİ?

İşte size karşılaştırmalı olarak MEVCUT sistem ile YENİ sistem karşılaştırması..

Bu nasıl “tek adam sistemi” böyle?

HAYIR’cılar bir okusalar, görecekler..

Ve “normal bir insan” gayet net bir biçimde anlar bunu..

Ama okumak ve anlamak istemiyorlar, işlerine gelmiyor..

Çünkü, bütün dertleri ve hedefleri “Recep Tayyip Erdoğan”ı bir şekilde yenilgiye uğratmak..

Ötesi için her kesimin bir hesabı var..

HER KESİMİN HESABI BAŞKA

Nedir bu hesaplar?

1- CHP’liler, “Tayyip’siz bir Ak Parti, Özal’sız ANAP ve Demirel’siz DYP gibi dağılıp kaybolacak” diye umut ediyor ve “nihayet iktidar olabileceğiz” hayaliyle saldırı üstüne saldırı düzenliyor..

Hatta, bu arzuları öylesine ihtiraslı bir hale geldi ki..

Genel Başkanlarının “talimat”ları yerine getirdiğini biliyorlar..

Ve “günü geldiğinde nasıl olsa ekarte edilecek biri” olarak gördükleri için peşinden gittiklerini bile söylüyorlar..

2- Bu ülkeyi 200 yıldır sömüren ABD ve İngiltere başta olmak üzere..

Bütün sömürgeci batı ülkeleri ise, “arkasına milletinin gücünü alan bir Tayyip, bir şekilde mağlup edilmeli ve güç aldığı milletin gözünden düşürülmeli” diyerek CHP’yi kullanıyor, Tayyip nefretini kullanıyor, parayla veya vaadle tuttuğu adamların/madamların adıyla sosyal medyada “algı operasyonları” taarruzu yapıyor..

Her türlü iletişim araçları ellerinde olduğu için, “sosyal medyanın yüzde 90’ını HAYIR’cılar ele geçirmiş” durumda..

Bu da, “farklı bir algı operasyonu” olarak sürdürülüyor..

HAYIR’cıların fazla olduğunu görenlerin bilinçaltına, “hayırcılar kazanacak” düşüncesi enjekte ediliyor..

Öte yandan Batı, bütün medya organlarını da kullanıyor..

Açık oturumlarda, gazetelerde açık açık Tayyip düşmanlığı yaratıyor..

Bizim HAYIR’cılar da, bunun bir Türk ve Türkiye düşmanlığı olduğunu göremeyecek kadar körleşmiş bir vaziyette, onların gösterdiği yoldan gidiyor..

Çünkü, “Tayyip gitsin de isterse Türkiye batsın” düşüncesine esir edilmiş durumdalar..

KİŞİYE DEĞİL SİSTEME BAKIN

HAYIR’cılara diyorum ki..

Yukarıda mevcudu ve değişecek olanı anlattım, buna HAYIR diyecek ne var, söyler misiniz?

“Tayyip gitsin” diyenlerin yolundan gitmeyin bence..

Çünkü, gelecek sistem kişiye endekslenecek bir olay değil..

16 Nisan’da Türkiye’nin “yeni dünya düzeninde” yer alıp-almamasını, devlet işlerinin hızlanıp-hızlanmamasını, her konuda Türkiye’nin gelişen ülkeler seviyesine gelip-gelmemesini oylayacağız..

Bunu anlayın artık..