İnsana, inanca ve düşünceye biraz saygı lütfen..

İnsana, inanca ve düşünceye biraz saygı lütfen..

Her seçim veya referandum öncesinde birileri, “gerginlik ve tahammülsüzlük” gösterisi yapıyor..

“Niye yapıyor, ne faydası var, kime hizmet ediyor” belli değil..

CHP’lilerin, kendi görüşleri dışında hiçbir görüşe saygı duymadıkları bilinen bir şey..

“Dindarlık” olgusunu kullanarak, dindarlığa yakışmayacak şekilde hareket edenler de var..

Bugün bunlara bir-iki gün içinde meydana gelen örnekler vermek istiyorum..

Eminim, çoğunuz bunları kabullenemeyeceksiniz..

1- RUSLARI DA KORKUTMUŞLAR

Bu HAYIR’cı kesimden birileri, referandum üzerine kafa karıştırıcı propaganda yapıyor..

Yalan broşürler, yalan paylaşımlardan sonra..

Antalya’da yaşayan ve T.C. vatandaşlığına geçen Ruslara, “16 Nisan'dan sonra bu iktidar zorla sizin dininizi değiştirecek, baskı yapacak ve zorla başınızı kapatacak” demişler..

Rus kökenli vatandaşlarımız da bunu ciddiye almış ve korkmuş tabii..

Hemen Ak Parti teşkilatına gidip, “gerçekten böyle bir şey olacak mı” diye sormuşlar..

Vehameti görüyor musunuz?

Maalesef, seçim kampanyalarında 2 tane oy alabilmek için ülkesini zora sokacak eylemlerden bile kaçınmayanlar var aramızda..

Ülkesini sevenler, bunlara asla prim tanımamalıdır..

2- DİNDARLIK DEĞİL DİNCİLİK BU

“Avukatlık” sıfatının, “aydın kişi” anlamına geldiğini sanan biri var..

Aynı zamanda kendini “siyasetçi” falan görüyor..

Bir zamanlar Ak Parti’ye “yönetici” olarak girebilmek için çok uğraşmıştı, ama kabul edilmedi..

O günden beri inanılmaz derecede bir düşmanlıkla Ak Parti’ye sosyal medya üzerinden yükleniyor..

Referandum sürecinde de FETÖ’cülerden, Kılıçdaroğlu’ndan, ABD’den, AB ülkelerinden, hatta PKK’dan bile daha çok “HAYIR”cı oluverdi..

Ateşli, ama hemen hemen hiçbiri “gerçeği yansıtmayan” ve insanların kafasını karıştıracak paylaşımlar yapıyor..

Bunlardan birine, “yapma, bu kadar yalan ve iftira yakışmıyor sana” anlamına gelecek bir cevap vermek zorunda kaldım..

Önce seviyesiz bir cümle kurdu, ardından da şöyle dedi: “Sen iki dindarın arasına girme..”

Dindar; inandığı dinin gereklerini yapandır..

Durmadan yalan söyleyen, iftira atan, insanların arasına nifak sokan/gerginlik yaratan biri sizce “dindar” olabilir mi?

Olsa olsa “dinci” olur..

Yani, “kendi çıkarları ve ihtirasları için dini kullanan kişi” olur..

Çoğunuz onu tanıyorsunuz..

Karar elbette sizin, ama böyle bir dincinin paylaşımlarını ciddiye almayın derim..

BAŞÖRTÜSÜNE TAHAMMÜLSÜZLÜK

Kişi, kendine yapılmasını istemediği hiçbir şeyi bir başkasına yapmamalı..

Sen hem, “hiçkimse benim giyim tarzıma karışmasın, özgür olmalıyım” diyeceksin, hem de başörtüsüyle başını örtenleri ötekileştirip hakaret edeceksin..

Böyle bir zihniyet olabilir mi?

Önceki gün Muratpaşa’nın Işıklar Caddesi’nde referandum için “EVET” standı açan  AK Parti Gençlik Kolları üyesi başı örtülü iki kadın,  “broşür vermek istedikleri iki kadın” tarafından hakarete uğradı, tartaklandı, başörtüsü yırtıldı..

Aslında bu olay ilk değil..

Türkiye’nin birçok yerinde, başörtüsü takan kadınlara karşı bir tahammülsüzlük var..

HAYIR’cılar ne yazık ki, başı örtülü kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören ve başını örtmeyenleri kastederek, “biz asılız” diyen Prof. Dr. Türkan Saylan’ın izinden gidiyor..

Sen HAYIR’cı olabilirsin..

Biri sana EVET broşürü uzatmış, bir insan olarak nezaketen al, ister oku, ister okumadan çöp at ya da hiç alma..

Broşürü yırtıp, standda görev yapanların suratına atmaya hakkın var mı?

Biri sana böyle bir şey yapsa ne hissedersin, bir empati yap bakalım..

Seçimler gelir geçer, ama insan insana her zaman muhtaçtır..

Saygı görmek isteyen, saygı göstermek zorundadır..

İLLE BENİM GİBİ YAŞAYACAKSIN

Benzer bir zihniyet örneğini, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu önceki gün ATB’deki toplantıda anlattı..

“Bir gün  Antalya'da Üniversiteli Kadınlar Derneği'ne gittim..

Bana oradaki üniversiteli bir hanımefendi diyor ki, 'Mevlüt bey nasıl oluyor da başörtülü bir kadın araba kullanır, nasıl oluyor da başörtülü bir kadın 5 yıldızlı bir otele gidebilir?’

'Hanımefendi bakın' dedim, 'bir tek siz mi çalışıyorsunuz? Başörtülü bir hanımefendi iş kuramaz mı, ticaret yapamaz mı, akademisyen olamaz mı, o insan değil mi, sizin gittiğiniz yere o niye gidemesin?’

Türkiye Cumhuriyeti laik kalacakmış..

Cumhuriyet’e bir hizmetin var mı, bir hayalin var mı söyle, yok..

İşte bunlar Cumhuriyet’ten geçinirler, ama Cumhuriyetin üzerinde kamburdur, yüktür.. 

Atatürk'ten geçinirler,  Atatürk'ün ilkelerine ve gösterdiği hedeflere de hiç hizmetleri yoktur..

Atatürk'ten geçin, Cumhuriyet’ten geçin, kendisini eleştirince de 'sen  Atatürk düşmanısın' diyor..

Atatürk'e niye düşman olayım, ben seni eleştiriyorum, senin zihniyetini eleştiriyorum..

İşte bunların anlayışı bu; boş laf, yalan, dolan, iftira..”

Çavuşoğlu haksız mı?

“ŞEYTAN” DEĞİL, “ŞAMAN”

Tahammülsüzlüğe referandum dışında bir örnek daha verip yazımı bitiriyorum..

Yüz küsür Şaman, Türkiye'nin her yerinden gelerek “Bahar ayini” için Çıralı’da toplanmış..

Kimseye bir zararları yok..

Sadece inançlarının gereğini yerine getirecekler, o kadar..

Ayinde alkol almak bile yasak..

Çıralı’da birileri adamları “satanist” (şeytana tapan) ilan etmiş, gece araçlarının lastiklerini kesip indirmiş..

Dini/mezhebi ne olursa olsun, bu tür bir olayı kabul etmek mümkün değil..

Şamanizm “şeytana tapmak” değildir..

Eski bir Asya dini olan Şamanizm; ruhlarla insanlar arasında aracılık yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğu kabul edilen Şamanlar çevresinde yoğunlaşan inanç sistemidir..

İnsana, inanca ve düşünceye biraz saygı lütfen..