“Kanal D yöneticileri de İrfan da amacına ulaştı..”

“Kanal D yöneticileri de İrfan da amacına ulaştı..”

En son söyleyeceğimi en başta söyleyip, yazıma öyle başlayacağım;

“1977 Antalya doğumlu gazeteci İrfan Değirmenci, Doğan Medya'dan HAYIR dediği için kovulmadı, kimse bunu kendine malzeme yapmasın..”

Peki ne oldu?

Tek tek anlatacağım, iyi okuyun..

Önce şunu söyleyeyim; -görüşü ve ideolojisi ne olursa olsun- bir meslektaşımın çalıştığı kurumdan kovulmasını, “eğer teröre ve yüz kızartıcı bir suça bulaşmamışsa” asla kabullenemem..

Üzülürüm, kızarım, elimden geldiği kadar destek olmaya çalışırım, onunla birlikte mücadele ederim..

Bu nedenle, İrfan’ın bu “kovulma” konusuna taktım..

OBJEKTİF GAZETECİLİK

İrfan, “referandumda HAYIR oyu vereceğini açıkladı” diye mi kovulmuştu, yoksa bu kovulmanın artında yatan başka bir sebep mi vardı?

Çalıştığı TV Kanalı diyor ki;

“Arkadaşımız İrfan Değirmenci, sosyal medyada, 10 Şubat tarihinde yazdığı mesajlarla, açıkça kamuoyu gündeminde tartışılan bir konuda taraf olmuştur.. Bu nedenle kendisiyle iş akdimizi sonlandırıyoruz.."

Yani, İrfan için, “tarafsızlık ilkesini ihlâl etti” diyor..

Oysa, “gazeteci tarafsız olur” diye bir ilke yoktur, “gazeteci objektif olur” diye bir ilke vardır..

Taraf olabilir, ama hem olduğu tarafın hem de karşı tarafın doğrularına ve yanlışlarına “objektif” gözle bakabilmeli ve değerlendirebilmelidir..

Eğer İrfan, Anayasa değişikliği ve referandum konusuna “objektif” bakarak, “ben HAYIR diyeceğim” diye fikir beyan ettiyse, buna kimse kızmamalı, işinden de atmamalıydı..

İRFAN NASIL BAKMIŞ?

Peki İrfan, HAYIR diyeceğini beyan ettiği açıklamasında konuya “objektif” bakabilmiş mi?

20 maddeden sadece üçünü vereceğim sizlere, bakın bakalım, “objektif” olabilmiş mi..

“1-Bilim insanını, sanatçıyı, yazarı, çizeri, öğrenciyi, işçiyi, çiftçiyi, madenciyi, gazeteciyi, itaat etmeyen herkesi düşman bilene #Hayır

2- İrademi, hakkımda karar verme yetkisini teslim edeceğim kişiden adalet önünde hesap soramayacak olmaya, hesabı mahşere bırakmaya #Hayır

3-Baskıya, dayatmaya, zulme, suçluyken güçlü olana, ötekileştirene, tek tipçiliğe, yok sayılmaya, yok etmeye çalışana #HayırBizVarız”

HANGİSİ “OBJEKTİF”?

Gelin Anayasa değişikliklerine bir de biz bakalım ve İrfan’ın açıklamasıyla kıyaslayalım..

Hangisi “objektif” kararı da siz verin..

1- Değiştirilmesi için referanduma gidilen Anayasa maddelerinde, “bilim insanını, sanatçıyı, yazarı, çizeri, öğrenciyi, işçiyi, çiftçiyi, madenciyi, gazeteciyi, itaat etmeyen herkesi düşman gören” bir madde, hatta bir tek kelime var mı? YOK..

2- “İrademi, hakkımda karar verme yetkisini teslim edeceğim kişiden adalet önünde hesap soramayacak olmaya, hesabı mahşere bırakmaya HAYIR” diyen birinin ya kara cahil, ya artniyetli, ya da bu değişikliği yapanlara karşı kinli olması gerekir..

Çünkü; şu andaki mevcut sistemde Cumhurbaşkanı’ndan hesap soramıyorsunuz, ama seçilecek olan Cumhurbaşkanı’nın yaptığı her icraat denetlenebilecek, hesap sorulabilecek..

3- 49 yıldır gazetecilik camiasının içindeyim..

İrfan’ın söylediği, “baskı, dayatma, zulüm, suçluyken güçlü olma, ötekileştirme, tek tipçilik” gibi olayları ben sadece bu dönemde görmedim..

70’li, 80’in bir bölümünü ve 90’lı yılları (aklı ererek) yaşayanların, bunu çok iyi biliyor olması lazım..

“Ötekileştirme” ise, sadece CHP’lilere (istisnaları ayrı tutuyorum) ait tipik bir özelliktir..

Çünkü, “kendileri gibi düşünmeyen” herkes, onlar için akılsızdır, göbeğini kaşıyan adamdır, cahildir ve düşmandır..

İrfan’ın bunları görememiş olması bile onu, “objektif olma ilkesine uymayan bir gazeteci” yapar..

Peki, bu bir “kovulma nedeni” olabilir mi, OLAMAZ..

İŞİN “PERDE ARKASI”

Gelelim, bir de işin perde arkasına..

TSYD Olağanüstü genel kurulu nedeniyle ekim ve kasım aylarında İstanbul’a gittiğimizde, medyanın İstanbul’daki durumu yerinde görme ve arkadaşlarımızla konuşma imkanı bulduk..

Sürekli olarak, gazete ve televizyonlardan “adam atıldığını” söylediler..

Bu nedenle “gazeteci işsiz” sayısı oldukça fazlaydı..

Çalışanların da, yıllarını bu mesleğe verenlerin bile “komik ücretlere” razı olduklarını ifade ettiler..

Ama en önemlisi; medya patronlarının, “işe son veren, kovan patron” olmak istemedikleri için, en küçük bir “bahane”yi bile kullandıklarını belirttiler..

İşte İrfan..

Çalışma arkadaşlarından bazıları aradık, “zaten işine son verilecekler arasındaydı, bu HAYIR konusunu bahane ettiler” cevabını aldık..

Yani..

İrfan Değirmenci’nin iş akdinin feshinin nedeni “referandumda HAYIR diyeceğim” demesi değil, Doğan Medya Grubu’nun yetkililerinin “HİN”liğidir..

ŞU “HİN”E DE İYİ BAKIN

Öte yandan..

Kovulacağını bilen İrfan Değirmenci’nin yaptığı da “HİN”liktir..

Kovulmadan önce, “ben bunu referandum malzemesi yaparsam, bana sahip çıkanlar olur, bunu da en iyi muhalif grup yapar” diyerek, o paylaşımları yaptığı öne sürüldü..

Eğer gerçekten böyle ise..

İktidar aleyhine olabilecek her şeye balıklama atlayanlar, buna da hemen atlamış ve İrfan’ın tuzağına düşmüştür..

“Referandumda HAYIR oyu kullanacağını beyan eden İrfan Değirmenci’yi işinden kovan” zihniyeti ayıplayanlar, hatta “hepimiz İrfan Degirmenci’yiz” diyenler, konuyu “Anayasa değişikliğine HAYIR” kampanyasına çevirdiler..

Böylece Kanal D yöneticileri de, İrfan da amacına ulaşmış oldu..

Bunlar, bir gazeteci olarak içimi acıtıyor..

Merak ediyorum, (bu yazıdan sonra) hala bu amaca su taşıyanlar olacak mı?