Merkel gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor..

Merkel gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor..

Gözaltına alınan Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanmasına Almanya Başbakanı Merkel tepki gösterdi, Yücel’in serbest bırakılmasını talep etti, basın özgürlüğüne saygı gösterilmesi uyarısı yaptı..

“Almanya’da özgür ve bağımsız basının olması, bizim demokrasimizin bir parçasıdır ve rahatsız edici olsa bile hiçbir zaman için sorgulanamaz” diye konuştu..

MERKEL YALAN SÖYLÜYOR

Almanya Başbakanı Angela Dorothea Merkel..

Önce kendi ülkesinde basın özgürlüğüne saygı göstermeli..

“Özgür ve bağımsız basının olması, bizim demokrasimizin bir parçasıdır ve rahatsız edici olsa bile hiçbir zaman için sorgulanamaz” diyerek..

Bütün dünyadaki insanların gözünün içine baka baka YALAN söylüyor..

Almanya’yı ve Avrupa Birliği’ni “çağdaş ve uygar” zanneden herkes şimdi yazacaklarımı çok iyi okusun..

Aklısıra Türkiye’ye ders vermek isteyen Merkel, önce Alman gazeteci Tillack’a yapılanın hesabını versin..

Çünkü, uygar(!) batıda “özgür basın” diye bir şey yok..

İşte size örneği..

ÖNCE UYARI VE TEHDİT GELDİ

O çok ünlü bir gazeteciydi..

Dünyaca ünlü ve çok satan bir gazetede yazıyordu..

Sadece gazeteci değil, deneyimli bir araştırmacı yazardı da..

Meslektaşları arasında en geniş, en zengin, dört dörtlük bir arşive sahip olduğu söylenmekteydi..

Ünlü gazeteci son zamanlarda kafayı, hükümet üyelerinin bulaştığı büyük boyutlu yolsuzluklara takmıştı..

Elinde sağlam belgeler vardı..

Bunları gazetesindeki köşesinden bir ucundan yayınlamaya başladı..

Önce uyarılar geldi hükümetten ve hükümete yakın çevrelerden..

Umursamayınca, korkutmalar ve örtülü tehditler yağmaya başladı..

Bunları hiç önemsemeyen ünlü gazeteci, “kör kör parmağım gözüne” der gibi, hükümet üyelerinin ve yakınlarının gırtlaklarına kadar batmış olduğu yolsuzlukları, hortumlamaları belgeleriyle ortaya koyan bir kitap yazdı..

SONRA EVİNİ POLİSLER BASTI

Kitabın parçalı bomba etkisi henüz tam yayılmamışken, bir gün, sabahın köründe ünlü gazetecinin evini polisler bastı..

Evde, kendisinden başka hiç kimse yoktu..

“Avukatımı arayacağım” dedi..

Telefona uzanırken, odaya doluşmuş polislerden birinin ağır eli sertçe engelledi, “kimseyi arayamazsın, kimseyle konuşamazsın” diye buyurdu..

Ve ağır elli kaba sesli polis, “sessiz ol, otur” dedi..

Sabahın altısında başlayan arama, tam on saat sürdü..

Ünlü gazeteci kendi evinde on saat tutuklu kalmıştı..

Polisler, ünlü gazetecinin bilgisayarına, CD’lerine, cep telefonlarına, günlüklerine, notlarına, banka defterlerine ve tam 17 büyük karton kutusu dolu belgelerine el koyduklarını söylediler..

Baktı ki el koydukları özel eşyalarını polisler alıp götürüyor, ünlü gazeteci on saattir sabırla oturduğu yerden kalktı..

“Bunların dökümünü içeren yazılı, imzalı bir belge isterim.. Hani, tutanak nerede” diye diklenmek istedi..

Ağır elli, kaba sesli polis, ünlü gazeteciyi elinin tersiyle itti..

“Tutanak mutanak yok” deyip, diğer polislerin yüklenmiş olduğu eşyalarla çıkıp gitti..

STERN’İN BRÜKSEL MUHABİRİ

Bu ünlü gazeteci, Alman araştırmacı yazar Hans Martin Tillack..

Tillack, ünlü Alman dergisi Stern’in, AB’nin başkenti Brüksel muhabirliğini yapmaktaydı..

20 Mart 2004 günü, Brüksel’deki evi AB polisleri tarafından basılan, özel eşyaları ve yılların birikimi zengin arşivi kayıtsız kuyutsuz elinden alınan Tillack, baskından hemen sonra gazetesini, Stern’i arar..

Tüm avukatlarıyla seferber olan Stern, baskını Hamburg’daki mahkemeye taşır..

1 Şubat 2005 günü, Hamburg Yüksek Mahkemesi kararı açıklar:

“Avropol (Avrupa Birliği Polis Örgütü) görevlileri dokunulmazlık hakkına sahip olduklarından, onlara karşı açılan dava düşmüştür..”

Biliyor musunuz?

Tillack’ın evini basan “Avropol görevlilerini” yargılamaya, ne Alman ne de başka bir AB ülkesi ulusal mahkemesinin yetkisi yoktur..

Peki, bu çağdaş(!) Avrupa’da basın özgürlüğüne ne oldu?

Hani, ifade özgürlüğü nerede?

Hani Almanya’da özgür ve bağımsız basının olması, demokrasinin bir parçasıydı?

Koskoca(!) Merkel’in nasıl YALAN söylediğini gördünüz mü?

Anlamalısınız; “AB’de özgür basın yok..”

Hiçbir batılı gazeteci, Türkiye’deki gazeteciler gibi “çizmeyi aşamaz”..

Aşan olursa Avrupa’da Avropol, ABD’de Pentagon tepelerine biner..

Ben, Türkiye’ye ve Türk yasalarına tepki gösteren ve aşağılayan Merkel’i haklı bulan içimizdeki güruha üzülüyorum..

Araştırma yok, soruşturma yok, (tıpkı HAYIR kampanyalarında olduğu gibi) ezbercilik ve çarpıtma devam ediyor..

Yazık..

…………………………..

NOT: Hans Martin Tillack’ı anlatan yazı, araştırmacı yazar Yılmaz Dikbaş’a ait.. Anlattığı olay, “Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi” adlı kitabında belgeleriyle birlikte var..