Referanduma sayılı günler kala

Referanduma sayılı günler kala

Türkiye 16 Nisan’da referandum için sandık başına gidecek.

Ya parlamenter sisteminin devamı için ‘hayır’, ya da hükümet sistemi değişikliği için ‘evet’ diyecek.

Siyasi parti liderleri meydanlara çıkıp görüşünü açıklıyor.

‘Evet’çiler de ‘hayır’cılar da Türkiye’nin geleceğini düşünerek çalışma yürüttüğünü açıklıyor. Kuşkusuz öyledir. Zaman zaman sert söylemler olsa da şu ana kadar çok ciddi bir kargaşa çıkmadı. Bu, olayın sevindirici tarafı. Ancak toplum olarak ayrıştığımız, kutuplaştığımızı da görmezden gelemeyiz. Bu tehlikeli bir durumdur. Umarım siyasiler bu konuda biraz daha dikkatli olur.

Gelelim Antalya’ya…

Antalya’da da çok ciddi bir kampanya yürütülüyor.

AK Parti’de takım kaptanlığı yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, deyim yerindeyse bir an bile durmuyor. Bir yandan Türkiye’nin dış politikası için kafa yorarken, diğer taraftan referandumda neden ‘evet’ denmesi gerektiğini anlatıyor. Bunu da ilçe ilçe, mahalle mahalle, hatta sokak sokak gezerek anlatıyor. Gittiği her yerde sevgi gösterileriyle karşılanan Bakan Çavuşoğlu, yalın bir dille argümanlarını ortaya koyuyor. Takip ettiğim kadarıyla da bunda başarılı oluyor.

Sadece Çavuşoğlu değil elbette çalışma yürüten.

Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel de bir an olsun yerinde durmuyor. Göreve geldiği günden beri kentte büyük hizmetler sunan Başkan Türel, referandumda ‘evet’ çıkması halinde Antalya’nın daha büyük nimetlerden yararlanacağını seçmene anlatıyor. O da tıpkı Bakan Çavuşoğlu gibi katıldığı her toplantıda, yaptığı her açılışta halkın büyük sevgi gösterileriyle karılaşıyor. Bunun bizzat canlı tanığıyım. Geçtiğimiz günlerde Gazipaşa, Alanya ve Manavgat’a yapılan yatırımlarda halkın Başkan Türel’e karşı sevgisine yaklaşık 40 gazeteci arkadaşımla birlikte şahit olduk.

İl Başkanı Rıza Sümer’i de unutmamak gerekir. Deyim yerindeyse gecesini gündüzüne katarak her yere yetişmeye çalışıyor. Gittiği yerlerde referandumun önemine dikkat çekiyor, Türkiye’nin geleceğinin ‘evet’e bağlı olduğunu anlatıyor. AK Parti milletvekilleri Atay Uslu, Mustafa Köse, Hüseyin Samani, İbrahim Aydın ve Sena Nur Çelik de hemen hemen her gün seçmenle buluşuyor. Görev bölümü yapan AK Partili vekiller, kapı kapı dolaşıp doğru bildiklerini halkla paylaşıyor. Bu görüşmelerin son güne kadar devam edeceğini görüyoruz.

Bunları niye yazdım?

AK Parti milletvekillerine ne zaman bir iş düşse hiç düşünmeden kolları sıvıyorlar. Seçim döneminde de bunu gördük. Seçimden sonra da buna şahidiz. Yani öyle birileri gibi yan gelip oturmuyorlar.

“Kim bu yan gelip oturanlar” dediğinizi duyar gibiyim.

Hemen söyleyeyim.

Şiddetle ‘evet’e karşı olan CHP’li milletvekillerinden söz ediyorum. Yıllarca CHP genel başkanlığı yapan Deniz Baykal’ı sahada göreniniz var mı? Mecliste yaptığı tarihi konuşmadan sonra birkaç TV programına çıktı. Sonrasında gören duyan olmadı. Niyazi Nefi Kara zaman zaman görünüyor. Ancak tam anlamıyla enerjisini vermediğini görüyoruz. Mustafa Akaydın ve Devrim Kök’e değinmeme gerek bile yok. Bir varlar bir yoklar. Ancak Çetin Osman Budak’ı ayrı tutuyorum. Kendi başına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Yeterli olmasa da inandıklarını kamuoyuyla paylaşma gayretinde. Yani demem o ki CHP her zamanki gibi parçalı bulutlu. Organizasyon yok, herkes kafasına göre takılıyor. Böyle olunca sağlıklı bir kampanya yürütülemiyor.

MHP milletvekilleri mi? Onları henüz sahada göremedik. Görürsem, duyarsam bir şeyler karalarım.