Sakın burnunuzda kıl dönmüş olmasın?

Sakın burnunuzda kıl dönmüş olmasın?

Yaklaşık 94 yıldır Cumhuriyetimizi, en az 200 yıl da öncesinden beri Osmanlı’yı sömürenler, bu sömürülerine devam etmek için bugüne kadar her yolu denediler, bugün de hala deniyorlar..

Hatta, denemenin de ötesinde sömürmüşler..

“Karşılıksız yardımlar, verilen borçlar, yerli üretimin önüne geçecek planlar” derken..

Meğer ülkemiz, başta İngiltere olmak üzere “ittifak devletleri” tarafından “içimizdeki temsilcilerini de devreye sokarak” şekillendiriliyor ve yönetiliyormuş..

Büyük bir çoğunluğumuz hiç fark edemedi..

Fark edenleri de, bu ülke halkının sevmemesi için bir patron kuruluşu tarafından “medya” devreye sokuldu hep..

Nihayet bunu fark eden ve “bağımsızlık savaşı” veren birileri çıktı meydana..

Bugün yaşadıklarımız, işte bu “bağımsızlık savaşı verenleri sindirmek” için..

Ama, bu defa da küçük bir çoğunluğumuz bunu fark edemiyor..

Ve bilerek ya da bilmeyerek o “ittifak”a yardımcı oluyorlar..

Bugün, ülkemizin bu halini gayet iyi anlatan bir hikaye aktaracağım sizlere..

“Anlayana sivrisinek saz”mış..

GEÇMEYEN BAŞ AĞRISI

Zengin yaşlı bir adam bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır..

İlaç alır, ağrı geçmez..

Bir iki gün bekler, ağrı devam eder..

Doktor çağrılır, muayene edilir..

Ama doktor ağrının sebebini anlayamaz..

Sadece ağrı kesiciler verip, gider..

Fakat adamın baş ağrısı geçeceğine daha da artarak sürer..

Baş ağrısının yanında gözleri de yaşarmaya başlar..

Başka doktorlar çağrılır, ama doktorların hiçbiri ağrıyı kesemediği gibi sebebini de bulamaz..

Adam ağrıyı kesene servet vaat eder..

Baş ağrısından geceleri de uyuyamayan adam iyice kötüleşir..

Baş ağrısı ve devamlı akan gözyaşları hayatı çekilmez kılmıştır..

Tedavi için yurtdışına da götürürler..

Hastanelerde uzun bir süre kalır, çeşitli testler yaparlar, ama oralarda da doktorlar bir türlü teşhis koyamaz..

Memleketine evine dönmesini,orada dinlenmesini tavsiye ederler..

Daha doğrusu, son günlerini evinde geçirmesini söylerler..

Zengin adam, “ne yapalım, kaderimiz böyleymiş” deyip çaresiz evine döner..

ASLINDA ÇÖZÜM BASİTMİŞ

Bir gün yakınları, yaşlı adam kendini iyi hissetsin diye eski berberini çağırırlar..

Berber yataktan kalkamayan yaşlı adamı tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler..

Berber bir an düşünür ve der ki;

“Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın?”

Adamın burnunu kontrol eder ve “hah işte kıl dönmüş, sorun değil ben hallederim” der..

Ve yaşlı adamın şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker..

Ev halkı yaşlı adamın müthiş çığlığıyla odaya koşar..

Berber canı çok yanmış olan yaşlı adamın elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla evden kovarlar..

Adamın burnu kanlar içindedir..

Pansumanlar yapılır, adam yatıştırılıp tekrar yatağına yatırılır..

Ertesi sabah yaşlı adam aylardır ilk defa rahat bir uykudan sonra uyanır..

Gözlerinin yaşarması geçmiş, baş ağrısından bile eser kalmamıştır..

Dönen kılın sinire deyip, gittikçe uzayarak dayanılmaz ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder..

Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir..

Sapasağlam ayağa kalkan yaşlı adam, vaadini yerine getirmek için berberi çağırtır ve ona bir servet bağışlar..

“TEDAVİ”Yİ İSTEMİYORLAR

Sanırım biliyorsunuz..

Burnundan kıl aldırmayanların başı çok ağrır..

Bu ülkenin “baş ağrıları” hiç tespit edilemedi ve sürekli olarak “ağrı kesicilerle” idare etmek zorunda kaldık..

Fark edenlerin de “fark edilmemesi için” gerekenler yapıldı..

Nihayet bir berber(!) çıktı ve teşhisi koydu..

Şimdi tedavi için gereken yapılmaya çalışılıyor..

Ama, bu defa tedaviyi önlemek istiyorlar..

Ve onlara kananların sayısı da hiç de az değil maalesef..

Kıssadan hisse..

Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olabilir..

Bu çözümlere ulaşmak için herkesi dinlemeyi bilmek, herkesin fikirlerine açık olmak gerekir..

At gözlüğüyle bakmadan, ötekileştirmeden, gerginlik yaratmadan..

NOT: Hikaye için sevgili Mesut Topçu’ya teşekkür ederim..