Yine birileri “din üzerinden siyaset” yapıyor..

Yine birileri “din üzerinden siyaset” yapıyor..

Birgün Gazetesi’nin dün manşetten verdiği haberin başlığı şu:

“Diyanet’ten ‘dindar nesil’ için aralıksız din eğitimi..”

Haber, CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in sözleri üzerine kurgulanmış ve yayınlanmış..

“DİN EĞİTİMİ POLİTİK KARAR”

Haberde Diyanet’in çalışmaları ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “hedefimiz dindar bir nesil” şeklindeki sözlerine de yer verilerek, “gençlere verilen din eğitimi” eleştirilmiş..

Yine Murat Emir tarafından, dün bu haberin fotoğrafı çekilip sosyal medyada paylaşılmış..

Emir, haberin fotoğrafının altına da şu yazıyı yazmış:

“Çocukların 3 aylık yaz döneminde aralıksız din eğitimine alınması, politik bir karar.. AKP, toplumun din değerlerini yine sömürme uğraşında..”

“Yaratılmak istenen algı”ya dikkat ettiniz mi?

Haberin yapılışı ve Murat Emir’in sözlerine bakacak olursak, “Ak Parti hükümeti Türkiye Cumhuriyeti’ni bir din kabilesi yapmaya çalışıyor” gibi anlamamız lazım..

Gerçekten yapılmak istenen şey bu mu?

Gelin bugün şu “dindar” ne demektir, “dinci” ne demektir, “niye dindar bir toplum” gibi olgulara biraz bakalım..

Sonunda, “CHP’li vekil Murat Emir ve onun gibi düşünenler mi yanlış, yoksa yapılan çalışma mı yanlış” bunun kararını siz verin..

ÖNCE BUNLARI ANLAYIN

Bilenler biliyor, bilmeyenler de öğrenecektir..

“Tanrı, din ve peygamber” olguları, neredeyse insanlar varolduğundan bu yana, toplumları istedikleri gibi kullanmak isteyen erk tarafından hep kullanılmıştır, hala da kullanılmaya devam ediyor..

Hak din kitaplarının hemen hepsinde yazılı olan ve bütün insanların uyması istenen “en temel” şartlardan biri, “Tanrı ile kulun arasına kimse giremez, girmemelidir” buyruğudur..

Bu ne demektir?

Herkesin inancı kendinedir..

Gereğini yapıp yapmamakta da özgürdür..

Eğer bir hesabı varsa, bunu da bir başka insana değil, sadece Tanrı’ya verecektir..

Buna devletler de, devleti yönetenler de, diğer güç odakları da karışamaz, müdahale edemez, yönlendiremez, soramaz, cevap vermeye zorlanamaz..

Bunun, “laik devlet anlayışı” ile hiçbir ilgisi yoktur..

Laik olsun ya da olmasın, insanın varolduğu her yerde “herkes istediğine inanır, inancının gereğini de istediği gibi yapar”..

Taa ki, bir başka insanın inancına, hak ve özgürlüğüne tecavüz edinceye kadar..

Baskı altında bırakılıyorsa, inancının gereğini rahatça yapamıyorsa, bunun adına dinen “günah”, hukuken de “suç” denir..

Her iki şekliyle de bunun cezası vardır..

Devletlerin görevi; insanları inançları konusunda rahat ettirmek, bu konuda yasal düzenlemeler yapmaktır..

“İNANÇ” BELİRLEYİCİ UNSUR

Şunu unutmayın..

Özellikle “demokrasi” ile yönetilen ülkelerde “oy” uğruna dini kullananlar olur..

Kimi inandığı için, kimi de inanmadığı için, ama çoğunlukla da dinleri yeterince bilmedikleri için insanlar ne maalesef, “siyasetçilerin oyuncağı” haline gelir..

1- Kimi taraf kendine dini kıstas alır, öyle iktidara gelmeye çalışır..

2- Kimi taraf dini kıstas almayı “gericilik” olarak göstermeye çalışır, insanların inançlarıyla oynar, öyle iktidara gelmeye çalışır..

Sonuçta, “inanç” yine belirleyici bir unsur haline gelir..

İnanç, belirleyici bir unsur haline gelince de..

Murat Emir’in yaptığı gibi eleştiri ve paylaşımlarla milletin kafası karıştırılmaya çalışılır..

Devleti yönetenlerin, insanlara “dini baskı kurmaya çalıştığı” imajı verilir..

İnsanoğlu yine, toplumları yönetenlerin “oyuncağı” haline gelir..

Niye gelir?

Dinleri iyi öğrenmedikleri ve bilmedikleri için gelir..

DİNDARLA DİNCİYİ AYIRMAK ZOR

İşte işin püf noktası da burasıdır..

Dindar, “dininin buyruklarını, kurallarını eksiksiz olarak yerine getiren, dinine çok bağlı kimsedir”..

İnancının gereğini yapar, kul hakkı yemez, kötü düşünmez, kimseye zarar vermez, işini hakkıyla yapar, yardımseverdir..

Dinci ise, “dindarın hayatı pahasına koruduğu ve yaşama sebebi bildiği özellikleri birer maske gibi kullanır, dini bir sanayi kolu gibi görüp bundan çıkar sağlamaya çalışır, hayasız bir gaspçı ve hırsızdır”..

Ve bu iki kavram ne yazık ki birbiriyle çok içiçe girmiştir..

Bu nedenle de insanlar dindarla dinciyi pek ayıramaz hale gelmiştir..

Bu durumda yapılması gereken tek bir şey vardır; “dini iyi öğrenmek..”

Dini iyi öğrenen kişi, “din sömürüsü”nü yapanları hemen bileceği için, asla istismara uğramaz..

İnsanlar “bilmedikleri” her konuda kullanılmaya mahkumdurlar..

Bu nedenle..

Diyanet’in gençlere vermeye çalıştığı dini eğitime ve Erdoğan’ın “hedefimiz dindar bir nesil” sözlerine bir de bu açıdan bakın..

Ve söyleyin lütfen;

“Murat Emir ve onun gibi düşünenler mi doğru, dini eğitim vermeye çalışanlar mı?”

BIRAKIN ÇOCUĞUNUZ ÖĞRENSİN

Diyeceğim o ki..

Siz siz olun, kendiniz öğrenmediyseniz bile, çocuklarınızın dini, hatta dinleri iyi öğrenmelerini sağlayın..

Sağlayın ki..

Siyasetçilerin ve dincilerin elinde “oyuncak” olmasın..

Benden söylemesi..